17 Mart 2012 Cumartesi

evimister...

http://www.evimister.com/Bosphorus-Kahvaltilik-Cerezlik-Porselen-Ahsap-3lu-Set-3000221000-5680.html

http://www.evimister.com/Days-In-Colours-Sepet-Havlu-30x50-cm-19230.html

Bu site ilginç bir site ama çok cazip ürünleri ve güzel tasarımları var..Denemelisiniz derim bir defa..Bu ürünler çok hoş,açıkçası her eve gidecek türden..:)

15 Mart 2012 Perşembe

Şimdi Reklamlar..

Neden Ülkemizde etkili sosyal medyayı da içine alan Viral reklam kampanyaları yapılmıyor hiç ? İnsanları sosyal medya platformlarından oy vermeye yönelten , onları reklamın kampanyanın bir parçası değil bir figüranı olmaya yönlendiren bu davranışlar sizce reklamların özgürlüğüne ve özgünlüğüne ne kadar katkı sağlıyor ?

Örneğin elinizde yıllardır müşterinizin bildiği, kullandığı, denediği ve çoğu zaman mevnun kaldığı bir ürününüz var. Ancak siz yine de eldeki mevcut müşteri kitlenize birçok yeni tüketici katmak durumundasınız. Bu nedenle önceliğiniz amacınız onların dikkatini mi çekmek olmalı ? Yoksa onların dikkatini çekip , elinizde ki ürünü tanıtıp müşteri de merak duygusu mu uyandırmalısınız ?

Son dönemlerde ülkemiz de ki bazı yabancı firmalar dünyada ki viral reklam kampanyalarından etkilenip müşteriyi kendilerini anlatabilecekleri alana rahatça taşıyorlar. Ancak unuttukları nokta gelen müşterinin o mecrada kalmayıp , ürünle değil kampanyanın sloganı ya da içeriği ile ilgilenip hemen ilgisini kaydırması oluyor. Bu anlamda sadece müziği , oyuncuları ya da senaryosu ,ile değil hayatın içinden çıkmış örnekleri ile de insanların günlük hayatından parçalar bulabilecekleri tanıtımlar gerçekleştirmek daha doğru değil mi ?

Sosyal Medyanın en büyük zaaflarından birisi çabuk tüketilebilir bir şey olması. Herhangi bir fast food restoranına gidip bir menü sipariş edip yerinize oturana kadar geçen sürede pek çok laf, slogan trend topic olup etkisini kaybedebiliyor.

Öyleyse devamlılık ve bunun sonucunda kazandığını yeniden kazanıma çevirmek şart… Bunu da sanırım en çok insanlar ile etkileşebilenler başarabiliyor. Ne kadar doğru değil mi… GÖNÜL'DEN SÖYLENMİŞ BİR TATLI SÖZ KADAR İNSANI SEVİNDİRİCİ BİR ŞEY DÜŞÜNEMİYORUM
Oğuz Akdeniz

http://zoomlabakalim.blogspot.com/
https://twitter.com/#!/oguzakdeniz

Galatasaray da değişen Beşiktaş ta değişmeyen şey ne..?

Beşiktaş Galatasaray maçı öncesinde Galatasaray ‘ın avantajlı olduğunu ; kendi sahasında oynamakla birlikte hücumda çok daha çabuk dağılan ve gole giden önemli oyuncuları olduğunu belirtmiştik.Maç öncesinde biz bunları söylerken bu defa Carvalhal ideal onbirine yakın bir kadro ile sahaya çıktı.

Bu kadro Galatasaray ‘ın orta saha da ki presini durdurmaya yönelik , sürpriz paslar atabilecek bir orta saha dizilişinin üzerine kurulmuştu. Queresma ve Simao gibi 2 önemli oyuncunun kişisel gayretlerinin yanında bu alanda bu ikiliye iştirak edecek yerli bir oyuncunun olmaması takımın dezavantajı idi.



Nitekim Beşiktaş her 2 golde de Queresma’ nın geniş alanda oynama çabalarının üretmiş olduğu pozisyonlar ile gole gitti. Ancak Galatasaray her ne kadar defansında zaman zaman açıklar verse de tempolu oyunda iyiniyetli geriye koşan, orta sahada çok daha çabuk ve etkili toplar atabilen bir takım.

Üstelik kalede Muslera ilerde Elmander takıma kendini kabul ettirmiş güven veren oyuncular. Trabzonspor da iken sorunlar yarattığı söylenen Engin ‘in bile burada ne kadar faydalı olmaya çalıştığını gözlerimizle gördük. Üstelik Selçuk ile birbirlerini önceden tanımaları bu anlamda Galatasaray ‘a avantaj sağlamakta…

Galatasaray bu maçta özellikle orta sahada koymuş olduğu presin meyvelerini doğru kombinasyonları uygulayarak gole çevirdi. Riera ‘nın sol kanadı iyi kullanması ve kaleye gitmekten çekinmemesi, Selçuk ile girmiş olduğu pas alışverişi ve zaman zaman sağ kanatta da bunu diğer oyuncuların hissettirmesi Beşiktaş defansının fazlaca kapanmasına neden oldu.

Beşiktaş oyun genelinde olumlu bir tablo çizdi. Deplasmanda olduklarını da düşünürsek ellerinden gelen gayreti gösterdiler. Carvalhal yine elindeki kadroyu en iyi şekilde kullanmaya çalıştı.

Ancak maçın sonlarına da doğru olsa yine Elmander sahneye çıktı ve kendini gösterdi. Beşiktaş Fernandes ‘in eksikliğini ne kadar hissettiğini bu maçta ilk kez bu kadar net algıladık. Çünkü bu oyuncu aynı zamanda Simao ve Queresma arasında bir köprü gibi top alışverişi yaptırabiliyor. Sonuç olarak sahada pozitif bir futbol ve bol gollü bir maç izledik…

http://zoomlabakalim.blogspot.com/

https://twitter.com/#!/oguzakdeniz

Sosyal Medyanın Yarını...

Alışveriş , zevklerimiz, bağlılıklarımız ve alışkanlıklarımız günden güne değişiyor. On beş sene öncesinde tek eğlencemiz sinema iken bu gün sosyal medyanın da hayatımıza girmesi ile bir çok şey farklılaştı.

Hayatımıza giren yeniliklere bakacak olursak internetten yapılan alışverişleri ve alışveriş sitelerini sayabiliriz. Kepenk açma derdi yok, Müşteri etkileme derdi yok… Aslında her şey buraya kadar güzel…

Fakat bu sitelerin hangi birisi sosyal medya’ yı hem amaç hem de araç olarak kullanıyor. Sanırım hiç biri… Çünkü bu firmaların pek çoğu büyüklüklerine yakışır stratejilerle piyasaya sokulmuyorlar. Bu konuda küçük firmaların çok daha iştahlı ve akılcı hareket ettiklerini görebilirsiniz.

Markaların sosyal medya ‘ yı kullanmadan önce bir yol haritası ve mutlaka bir fayda analizi yaptırmaları şart. Çünkü sosyal medya da insanların şu ana kadar henüz görülmese de bir marka üzerinde şikayetlerini iletebilecekleri o kadar geniş bir mecra var ki. İnsanların birbirlerini en kısa ve en kolay yoldan etkileme şeklini neden doğru kullanmayı başaramıyoruz ?

Bugün bizim günlük hayatta kullandığımız ,kullanacağımız ya da kolaylıkla bilgiye erişebileceğimiz kanalların birer sosyal medya hesapları olsa, burada eğlence ve faydalı bilgileri bir arada sunsa bu değişik ama yararlı bir anlayış olmaz mıydı..?
Yurtdışında silikon vadilerinde üretilen projeler bu alanda da büyük ses getiriyor. Ya da sadece yaratıcılığa prim veren teknoloji dünyasında neden biz geri planda kalıyoruz.Bunun cevabını eminim sizde biliyorsunuz…




http://zoomlabakalim.blogspot.com/
https://twitter.com/#!/oguzakdeniz

7 Mart 2012 Çarşamba

Bu takım Fenerbahçe...

Öyle bir takım düşünün ki… Geçen sene yaşadığı olaylar yüzünden bu sezona tam olarak hazırlanamamış. Sürekli olarak medya da yönetimsel boşluklar dan ve yaşanılan süreçlerden bahsedilmekte. İstediği transferleri sezon başında yapamamış ve üstüne üstlük Andre Santos ve Lugano gibi takımın en önemli 2 oyuncusunu kaybetmiş. Buna rağmen yılmamış. Takımının her daim yanında olan artık kulübün belki de en önemli gücü olan taraftarı ile rakiplerine kök söktüren bir takım olmaya çabalamış. Bu takım Fenerbahçe…

Son Gençlerbirliği maçında çok istekli ve diri bir oyun ortaya koydu Fenerbahçe. Türkiye şartlarında kadrosu hiç te fena olmayan Tum, Hurşut, Soner gibi etkili oyuncuları olan bir takımı neredeyse orta sahalarına hapsettiler. Gençlerbirliği takımı penaltı pozisyonu haricinde neredeyse oyunun genelinde etkili bir oyun anlayışı ortaya koyamadı.
Orta sahadan sürekli geriye destek veren ve Gençlerbirliği ataklarını olgunlaşmadan bitiren Serdar ve Mehmet ikilisi orta alanda Baroni ve Alex e hücuma çıkışlar da istenilen desteği verince fark ta geldi. Fenerbahçe de Moussa Sow transferi oturmuş gözüküyor. Guiza ‘nın istekli ama verimsiz gol çabalarının yanında Sow nerede duracağını, nerede topa vuracağını bilen bir oyuncu görüntüsü çiziyor.
Fenerbahçe zaten genel olarak iç saha maçlarında çok istikrarlı. Bu takımın dış saha mücadelelerinde özellikle hızlı forvetleri olan ekiplere karşı kontratağa yakalanma gibi bir sorunu var. Bu da kanımca maç içerisinde gerekli konsantrasyonun korunamamasından kaynaklanıyor.

Sonuç olarak Fenerbahçe şu an ligde 2.durumda olmasına rağmen her türlü takdire layık bir takım. Fenerbahçe taraftarı da bunun farkında ki onları hiç yalnız bırakmıyor. Papazın çayırında bir maç daha biterken bu karşılıksız duyulan sevgi asıl galibiyeti alıyor.

6 Mart 2012 Salı

senin bir bloğun var mı........?

Son zamanlarda micro blogların blogların önemini azaltıp azaltmayacağı gündemde. Çevremiz de ki gelişmelerden yola çıkarak bunu düşündüğümüzü görmek lazım. Dünyada blogger olmak, blog yazmak çok daha önem arz eden eğlenceli ve yaratıcı bir süreç.

Oysa ki Türkiye de blogger ların bloglarını, yazılarını tanıtım mecralarının yetersizliği bu alanda kendilerini tam ifade edememelerini sağlıyor. Twitter gibi mecraların sadece anlık duygu ve düşüncelerin ifade edildiği kısıtlı alanlar olduklarını görmek gerek . Son zamanlarda blogger lara verilen önem ve medya ya biraz daha çıkmaları bu anlamda hepimizi ümitlendirmekte.

Ayrıca twitter gibi mecraları da yerinde kullanmak gerek. Sadece takipçi listesi oluşturup o alanda var olduğunu belli etmek mi önemli olan ?

Türkiye de markaların sosyal medyayı bir şekilde kullanan insanlardan mutlaka faydalanmaları gerektiğini düşünüyorum . Belki bu anlamda yeni alışveriş siteleri bu gerçeğin önemini biraz daha fazla farkeder oldular. Oysa ki en geniş ve en çabuk fikirlerin dolandığı sosyal medya da herkes bir marka elçisi pekala olabilir. Ancak bazı markaların bu isim ile insanlara bir şeyler pazarlamaya çalışması da doğru değil…


Bir de hoş bir gelişmeden bahsetmek lazım. Türkiye de mekanlar halinde bilgiler veren bir değerlendirme ve yorum sitesi sık sık etkinlikler düzenleyip belirli bir katılım gösteren takipçilerine şık mekan süprizleri yapmakta… Ve bunu yaparken de profosyonel ce davranmakta.

Böyle giderlerse insanların sadece yeni mekanları değerlendirdikleri bir platform olmaktan çıkıp insanların birlikte oldukları, bir şeyler paylaştıkları bir yere dönüşmeleri de an meselesi. Ben bu anlamda Mekanist ‘in bu vizyonel tavrının altını çizmek lazım diye düşünüyorum .Keşke bu yenilikçi tavırlar pek çok yerde karşımıza çıksa..

OĞUZ AKDENİZ
http://zoomlabakalim.blogspot.com
https://twitter.com/#!/oguzakdeniz

3 Mart 2012 Cumartesi

Sosyal Medya Krallığının Öğretileri...

Sosyal Medya hayatımızın içine iyiden iyiye girdi. Yakında mahalle bakkalımızdan istediğimiz siparişleri bile neredeyse twitter hesabımızdan vereceğiz. Peki bu , ihtiyaç nereden doğdu..? Hiç şüphesiz aynı şeyler konuşan, düşünen insanların farklı fikirler de ki insanlar ile iletişime girmek istemeleri ve fikirlerini geniş kitlelere yayma isteği bunda etkili oldu. Reklam,paylaşım,farklı talep ve ihtiyaçlar fazlası ile bu sürece yön verdi. Peki biz bu uygulamaları ne kadar olumlu yönde kullanabiliyoruz..?
Örneğin Aile hekimlerinin birer twitter hesabı olsa ve merkezlerde yaşanan yoğunluğu buradan takip edebilsek fena olmaz mı ? Ya da mahallemizin muhtarlığının keza aynı türden bir hesabı olsa ,zaman zaman mahallemiz ile ilgili kısa bilgilendirmeler geçilse sizce nasıl olur ?

Tüm dünyada klasik medyanın gücünü yavaş yavaş kaybetmesi ve korumaya ısrarla direnmesi bir anlamda sosyal medyanın zaferi sayılabilir. Erişimi kolay, takip etmesi ve yanıt alması kolay bu iletişim araçlarını da markalar da sıklıkla denemekte. Ancak markalar için bu mecra basit bir takipçi listesi oluşturmaktan öteye gidemiyor. Oysaki o markaya ilgi duyan yada marka ile tanışmaya hevesli insanların takip ettiği bu hesaplardan marka ile müşteriyi buluşturacak ,markanın dünyasına müşteriyi gizemli bir yolculuğa çıkaracak etkinlikler yapılsa kim kendisini daha özel hisseder..?

Son zamanlarda markalar arası cinsiyet araştırması yapılmış. Tabiki sonuçları sürekli kadınlar lehine olmuş. Elbette kadınların ihtiyaç listesi erkeklerinkinden biraz daha uzun. Ancak kadınlar tüm müşteri grupları içerisinde en sık yer değiştiren kitleyi oluşturmakta. Dolayısı ile bu tür marka araştırmalarında cinsiyet gibi unsurlar yerine ihtiyaçların ne oranda tatmin edildiği ile ilgili araştırmalar yapılmalı.

Yoksa bugün çekebildiğin, içine alabildiğin müşteri yarın sana başka bir markanın kanatları altından bakıyor olabilir. Unutmayalım bugün olan sosyal medya araçları yarın olmayacak ya da evrimleşecek.
Buna göre oyunu kurallarına bakarak oynamakta fayda var sanırım