21 Şubat 2011 Pazartesi

Takım olmanın dayanılmaz Hafifliği..

Ligimizin ilk yarısı oldukça çekişmeli geçen bir yarım sezonun ardından sona erdi.İlk yarının genel anlamda tablosuna bakarsak Fenerbahçe nin pek te sürpriz sayılmıyacak şekilde 1.lik basamağını elde ettiğini görüyoruz.Fenerbahçe bu başarıya elbette Aydın Örs gibi yıllarca türk basketboluna hizmet eden ve büyük başarılar kazanan bir ismi basketbol şubesinin başına getirmek ve antrenör seçiminde Newan Spahija gibi disiplinli,felfesesi olan bir çalıştırıcıyı seçmekle yakaladı.
İlk yarıda fenerbahçe Ömer Onan’ın saha içerisinde ki kendini aşan performansı,Kinsey’in oyun sıkıştığı anlardaki yaratıcılığı Mirsat ın ribaundlar da ki etkinliği ve Ukiç oyun kurucu pozisyonunda ki güçlü oyunuyla hakettiği sonuçlar aldı.İlk yarı boyunca belki eğer Lynn Greer dan daha fazla katkı alınsaydı ve Lavrinoviç biraz daha sorumluluk alabilseydi çok daha büyük bir galibiyet yüzdesi yakalanabilirdi.2.sırada ise uyum un arkadaşlığın ve büyük takım olabilmenin büyük bütçeler ile sınırlı olmadığını gösteren harika bir örnek görüyoruz.
Banvit Orhun Ene nin antrenörlüğünde oyuncularını maksimum kullanıp,mücadele,taktiksel zenginlik ve seyirci faktörü ile takımı bütünleştirip oldukça iyi bir çıkış yakaladı.Takım pota altında lance williams ve chuck davis gibi 2 önemli pota altı oyuncusuna emanet bir biçimde arka alanda barış ermiş mutlu akpınar ve keith simmons üçlüsünün katkıları ile bir çok önemli galbiyet aldı.
Elbette ki takım Goluboviç gibi güçlü ve çember altında mücadele etmekten yılmayan bir oyuncunun katılımı ile daha da güçlendi.Banvit in sınırlı imkanlar ile başardıklarına şapka çıkarmamak çok zor. Banvit in hemen ardından ise Galatasaray ı görüyoruz.Basketbol şubesine diğer büyük takımlar kadar kaynak aktarmasalar da Oktay Mahmudi gibi deneyimli bir coacha sahipler.Seyircinin sevgilisi Rancik skor yükünü çekiyor.Ayrıca Shumpert takımın dış atışlarda ki en önemli silahı..Çember altında Andriç ve Tutku ile zengin bir ilk 5 e sahipler.Ayrıca hızlı oyunda tutkunun yaratıcılığı ve performansı ile ligin en dikkat edilmesi gereken takımlarından biri oldular.Bravo Galatasaray.
Bu sene pek çok takım da ligimizde beklemediği sonuçlar aldı.Aslında taşıma su ile değirmen dönmeyeceğini halen anlayamayan Efes pilsen de o takımlardan biri.Perasoviç in sezon boyunca Cenk akyol ve Ender arslan gibi 2 önemli silahı kullanmayışı,Vujçiç takıma gereken katkıyı istikrarlı bir biçimde verememesi guard pozisyonunda oyunun sürekli Tuncerinin üzerine yıkılması ve türk vatandaşlığına geçen ligimizin halen hatırı sayılır pivotlarından Erwin Dudley in benche mahkum olması bu sıralamayı doğurdu diyebiliriz.Perasoviç e belli ki türkiye liginin atmosferi yeterince anlatılmadı.Oysaki efes pilsen her türlü İmkansızlığa ve ihtimale rağmen kadro açısından ilk 2 nin içerisinde olmalıydı.
Keza Türk telekom da beklediğini bulamayan takımlardan.Bir çok yabancı oyuncu getirip,Ankarayı gezdirip gönderdiler.Faruk akagün ile sezon ortasında yollarını ayırmaları bir yana ellerinde ki mevcut yabancı oyunculardan bir türlü beklediklerini alamadılar.Çünkü Beciroviç haricinde bu yabancıların hiç biri Telekom’un hedefleri ile örtüsmüyordu.İlk yarının sonlarına doğru takıma katılan yine eski bir telekomlu olan Jan jagla isabetli bir transfer oldu.Zaten Jagla ispanya ve alman milli takımında ki deneyimleri ve gücü ile çember altında her zaman telekom takımının işine yarayabilir.Harcadıkları bütçe ye göre konuşursak şu an ilk 10 un içerisine zorlukla girebilmeleri belki de ligimizin ilk yarısının en sürpriz neticesi..
Bu sene ilk 3 sıralamada ki takımlar haricinde antalya belediye,olin edirne ve pınar karşıyaka sergiledikleri oyun ve mücadele güçleri ile ligimize renk kattılar.O yüzden bu 3 takıma ayrı bir parantez açmak gerekiyor.Karşıyaka da holston ın geçen seneden beri takımı tanıması,furkan ,eldridge gibi oyuncuların verdiği katkı izmir takımına haklı bir beşincilik getirdi.Olin edirne ise sınırlı ve mütevazi bütçesi ile harika sonuçlar aldı.Sonuç olarak 2 yarı ilk yarıdan çok daha zorlu geçicek.İlk yarının istikrarsız takımları bu sıralamayı görüp daha çok düşünmeliler.2.yarı için erken konuşmak zor ancak Şampiyonluk yolunca daha çok sular akıcağı kesin…

Oğuz Akdeniz

Nba Tıpkı Tbl gibi..

Amerikan profosyonel basketbol liginde aslında tam da beklenen bir seyirde ilerliyor.Kendi konferanslarında lider olan takımlar zaten güçlü kadroları ile bu sıralamayı sezon başlarken belli etmişlerdi.Boston Celtics'te sezonu çok iyi bir galibiyet yüzdesi ile götüren takımlardan.Deneyimli oyuncular ve genç oyuncuların son derece uyumlu oldukları gözleniyor.

Pierce neredeyse takımın demirbaşı.Ligin en değerli oyuncularından biri olan Ray Allen ile birlikte kısa forvet mevkisini sırtladığı gibi skora da önemli katkılarda bulunuyorlar.Takımın son derece fazla sayıda dış şut tehdidi olması yeşil yoncaların arka alanının çember altında rahatlamasını sağlıyor.

Shaquile O'neal ve Kendric Perkins gibi kalın sıze'ı yüksek oyuncuların mücadeleyi sevmeleri Boston fast break lerinin aslında şifrelerini vermekte.Elbette Doc Rivers' ın takımı uzun yıllardan beri tanıması ve Rajon Rondo ile Nate robinson ikilisine guard mevkisinde sorumluluk vermesi Boston'ın içerde ve dışarda yüksek tempolu oyununa imkan sağlıyor.

Temsilcilerimizden Semih ise her geçen gün oyununu geliştiriyor.Bu noktada yeteneklerini bilerek hareket etmesi ve oyunun mücadele yönününe ağırlık vermesi hanesine artı olarak yazılıyor.Celtics' in sıralama olarak hemen altında bulunan ekipler 76 Ers ve Newyork takımları galibiyet yüzdeleri birbirine hemen hemen eşit olan takımlar.Ancak kapasiteleri sınırlı ve gücleri doğrultusunda yer bulabilen ekipler.

76 ers İguodala ve Brand in yokluğunda neler yapabileceği belli olmayan bir takım.Newyork ise takım oyununa daha yatkın bir profil çiziyor.Çember altında Amare Stoudmire büyük kazanç..Raymond Felton belki zaman zaman pas hataları yapıyor ama asla bencil bir oyuncu değil..Danilo galinari ve Chandler skor olarak gereken katkıyı veriyorlar.

Merkez konferansında ise Chicago yaptığı takviyelerin meyvelerini alıyor.Derrick Rose her zaman ki gibi takımın olmazsa olmazı.Onun hızlı hücumlarında deng ve boozer skor üretmekte zorluk çekmiyorlar.Takım etiketini yakalayabilmiş oyunun son saniyesine kadar oyunu bırakmayan ekiplerden.Ömer aşık bu takımda daha fazla süre almalı..4-5 dakikalık süreler ile ne kadar bu takıma ısındığını gösterebilir ki. ? Son olarak kazandığı bucks maçında takım olarak 2 li oyunları ne kadar sevdiklerini gösterdiler.

Diğer konferanslar da Miami,Oclohoma City,Lakers,ve San antonio liderlik koltuğuna kurulan takımlar.Bu ekipler den sadece Lakers istikrarsızlığı ve dış sahada aldığı mağlubiyetler ile soru işaretleri doğuruyor.Elbette ki Jackson'ın oyun şablonunda Kobe Bryant ve Odom un payı ve aldığı rol büyük.Ancak diğer oyuncuların tıpkı Gasol gibi bu 2 oyuncuya destek vermeleri için taşın altına ellerini sokmaları şart.

Oğuz Akdeniz


Beşiktaş artık yarını düşünmeli...

Oldum olası küçük takımlar da büyük antrenör olmayı başarabilen teknik adamları severim.Şartların zorluğuna aldırmadan,takım yaratabilen,birbirini seven ,düşünen ekip arkadaşları oluşturabilen teknik adamlar gidebildikleri her ortamda değerlidirler,fark yaratırlar. Bir de ellerine gelen kadroların avantajı ile başarıya ulaşan,büyük takımlar da büyük antrenör olmayı sağlayabilmiş teknik adamlar vardır.Şimdi siz Beşiktaş'ın antrenörü Bernd Schuster için hangi tanımlamayı yaparsınız..?

Elinde gerçekten Beşiktaş tarihinde belki de hiç bir antrenöre nasip olmamış bir kadro var. Sınırsız imkanlar,taraftar ve medya desteği,ve Beşiktaş ın başarıya ulaşması için teknik heyetin arkasında bir yönetim kurulu Peki Sonuç ne..?

Beşiktaş haftalardır istikrarsız bir oyun oynuyor.İzleyenlere keyif vermiyor. Eskisi gibi mücadeleci,topu seven ve futbol oynamayı bilen oyuncuların yarattığı takım bir anda sanki kabuk değiştirmiş gibi. Futbol takımlarının elbette tek sorumlusu teknik patronlar değildir.Başarı veya başarısızlık takım halinde sahiplenilmelidir. Ancak gelinen noktada mutlaka Beşiktaş ın geçmişte yaptıklarından bir takım dersler alması gerek.

Bu kadronun değişmesi mümkün olmayan olmazsa olmazları var. Gelen Portekizlilerin haricinde orta sahada Fabian Ernst ve Roberto Hilbert mutlaka oynatılmalı,Forvet mevkisinde Almedia gibi çabuk,fiziği yeterli ve yıpratıcı bir oyuncu orta sahanın tam desteğini alabilmeli,Beşiktaş takım halinde savunma yapmayı ve hücum edebilmeyi başarabilmeli,Guti Hernandez ' in ilerlemiş yaşına rağmen halen nasıl mücadele ettiği anlatılmalı,izletilmeli.

Ve Beşiktaş mutlaka ama mutlaka defans bloğunu şekillendirebilmeli. Haftalardır varlığı ile yokluğu belli olmayan Matteo Ferrari nasıl olur da Dinamo Kiev gibi bir takım karşısında formasını alabilir. ? Bu oyuncunun ne kadar hazır olduğunu yada olmadığı tartışılmaz mı ?

Ve belki de günümüz futbolunun en önemli bölgesi olan ,oyunu en geriden süzebilme,yönetebilme ve yönlendirebilme özelliği olan kaleci mevkisi için neden ilk onbir deki yeri ve konumu tartışılmayacak bir kaleci transfer edilmez ? Beşiktaş 'ın belkide en önemli sorunu Shorunmu yada Mrmıç gibi takımı ile özdeşleşebilecek ve herkesin taraflı tarafsız güvenebileceği bir kaleci takviyesi yapılmaması olabilir. Elbette ki kalecilik tecrübe işidir ,Bir kaleci ancak takım ile beraber sahada olursa form tutabilir. Ancak Beşiktaş 'ın şu anda ki durumunu riske atabilecek bir pozisyonu varmıdır..? Değerlendirmek gerek...

Beşiktaş ın kadrosunda ufakta olsa bir revizyona gidilmesi ve Türk futbolundan anlayan,futbolumuzun dinamiklerini yeterince bilen ve etüd edebilmiş bir antrenör' ün Schuster 'in yardımcılığına getirilmesi belkide kötüye giden takımın toparlanabilmesi için bir şanstır. Şunu kabul etmek gerek ki ligimizde gittiği takımlarda şampiyonluklar yaşamış italya ligi tecrübesi olan Zapatochny gönderilmemeliydi. Çünkü tam bir profosyonel olmasının yanısıra mücadeleci ve istikrarlıydı. Oysa şimdi defans bloğu top Beşiktaş ceza sahasına sıkıştığında oyunu soğutabilmek için yeterli hamleleri bir türlü yapamıyor.

Nobre' nin yetenekleri ve yapabilecekleri bilinmesine rağmen oldukça fazla süre alması,Sivok'un geçirdiği sakatlıktan sonra yeterince hazır olmadan kadroya dahil edilmesi ve bölgesinin alternatifi olmaması,Mehmet aurelio' nun formsuzluğu,ve en önemlisi takımın kapasitesinin farkında olmaması ; sahada bir dönem Avrupanın en önde gelen ekiplerinden biri olmasına rağmen son yıllarda esamesi dahi okunmayan Kiev ekibi karşısında rakibe mahkum bir futbol oynamasına neden oldu.Keşke sahada 2-3 Queresma daha olsaydı demeden geçemiyeceğim. Portekizli üretkenlik ve gol bulabilme adına sahada elinden gelen herşeyi yaptı.

Dünü artık unutmak gerek...Zira Futbolda dün diye bir şey yok. Bugünü ve daha önemlisi yarını kazanmak için Beşiktaş'ın rövanşı iple çekmesi lazım.Çünkü zor da olsa İnanırlarsa kazanabilirler. Taraftarının herşeye rağmen desteği ,sevgisi ve 2 takım arasında ki sıklet farkı belkide en çok güvenecekleri güç olucak.