2 Ocak 2011 Pazar

tabiri caizse

Tabiri caizse...

24 Aralık 2010

Basketbol liginde bu sene tam tabiri ile kazan kaynıyor. Yılların Efes Pilsen’i 5 .lik basamağında, büyük yatırımlar yapıp lige büyük umutlar ile giren Telekom 10 .sırada. Sadece bu 2 örnek bile dünya şampiyonasında yaşanılan 2.likten sonra işlerin hiçte eskisi gibi olmadığını gösteriyor. Fenerbahçe hepinizin tahmin ettiği gibi Karşıyaka yenilgisine rağmen birinciliğini koruyor. Bu sene zarfında takıma katılan Lavrinoviç , Thomas, gibi deneyimli oyuncuların yanı sıra özellikle arka alanda bir çok yetkin kısa oyuncunun yer alması Coach Spahija’nın elini güçlendiriyor.

Fenerbahçe tipik bir fastbreak takımı. Özellikle Kinsey, Ukiç ve Ömer gibi hızlı ve çabuk pas dağıtabilen oyuncularının olması ligimizin bir çok takımına ters gelebiliyor. Üstelik bu pasları zamanında skora dönüştürebilen oldukça iyi dış atıcılara sahipler.

Fenerbahçe ligin liderliği için en kuvvetli aday olarak gözüküyor. Efes Pilsen ise geçmiş yıllara oranla kadrosunu büyük ölçüde değiştirdi. Perasoviç; Dudley, Cenk, Ender gibi oyuncuları çoğu maçta ya hiç kullanmıyor ya da çok az süreler ile kullanıyor. Böyle olunca da Efes Pilsen rotasyonu sıkışıyor. Bu da Efes Pilsen in özellikle zorlu maçlarında skorun aleyhlerine dönmesine neden oluyor. Coach Perasoviç’e acilen bu ligin analitiği anlatılmalı. Telekom ise Faruk Akagün'e sabretmeliydi. Aslında deneyimli oach’un istifasından sonra alınan galibiyetler de şaşırtıcı. Bu esnada takımın kimyası ile de oynanmadığına göre insanın aklına tipik coach-oyuncu ilişkileri geliyor.

Bu sene ligin eskilerinden Karşıyaka’nın ise geçmiş yıllarda genç oyunculara verdiği şansların semeresini aldığını görüyoruz. Genç Furkan çember altında 2 kişilik oynuyor. Geçen senenin istikrarlı kısalarından Holston, Ncaa'lerin flaş ismi Osiris Eldridge ile çok iyi uyum sağlamış. Andre Smith’in de sakatlıktan sonra tekrar aralarına dönmeleri ile Karşıyaka ligin set hücumundan çok hızlı hücumlara prim veren 2 .takımı olmaya aday. Bu senenin beklenmedik sonuçlar ile karşılaşan takımı ise Beşiktaş. Belli ki uyum sorunu yaşıyorlar. Chatman geçen seneden bildiğimiz gibi.

Potayı gördüğünde topu çemberden geçirmesi an meselesi. Oldukça skorer ve gayretli. Arka alanda Liklolitov ise A.J ogulvy birbirlerini iyi tamamlıyorlar. Cevher içerden dışarıdan oynayabilen çok yönlü bir oyuncu. Üstelik bir dünya starı olan Iverson da takıma monte edildi. Peki öyleyse bu başarısız sonuçlar neden? Çünkü bu takım paslaşmayı gerçekten bilmiyor. Zaman zaman Haluk Yıldırım'ıin saha içindeki tecrübesini arıyorlar. Çoğu zaman topu karşı sahaya geçirdikleri anda bile top kayıpları yapabiliyorlar. İyi niyetli ancak deneyimsizler. Belki de takim idmanlarında yardımlaşmaya ve paslaşmaya daha çok eğilmeliler.

Bu senenin flaş takımı ise Olin Edirne. Litvanyalılar çok formda, Smardjiski ise belki de gözü kapalı ligin ilk 5 takımında rahatlikla forma giyebilir. Türk oyuncular da yabancılar ile birbirlerine iyi ısınmış. Böyle giderlerse ligin en korkulan takımlarından biri olmaya devam ederler. Ayrica 5.sırada bulunan Antalya Büyükşehir de gerçekten sürpriz sonuçlar alıyor. Muratcan Güler’in önderliginde Polat’ın skora katkısı ve yabancı oyuncularının iyi çıkması ile ligin bir çok takımı ile başa baş oynuyorlar. Bence bu gidişle Avrupa kupalarında seneye onları görebiliriz.

Bu dünya şampiyonası bizlere birçok şey öğretti. Çalişırsan ve ''doğru zamanda doğru yerde iyi niyetli oyuncuları kadronda toplarsan ''maçın son saniyesine kadar kazanma şansın mutlaka vardır. Ligimizdeki takımlar da sanırım bu dersi iyi almışlar.

Maç Öncesi de Favori Efes’di

Maç öncesi efes pilsen yüzde 90 favori demiştik.Açıkçası maçın kopma noktasına geldiği anlarda bile bu yargımız pek değişmedi.Olimpia’nın gücünü küçümsemek mümkün değil..Çok iyi dış atıcıları ,kenny gregory ve pickney gibi iyi yabancıları ve en önemlisi zdovc gibi kurt bir hoca ya sahipler.Ancak efes pilsen ile kadro olarak ,güç ve diğer taktiksel faktörler açısından karşılaştırıldıgında oldukça etkisiz kalıyorlar.Deplasman da zaten efes pilsen’in bu takıma kaybetmeye de hakkı yoktu.

Maç aslında ilievski ve osbolt un üzerine şablonunu oturtmuş olimpianın bu oyuncular üzerinden bulduğu 2 li oyunlar sayesinde efes pilsen savunmasını delmesiyle ilginç bir hal aldı.
Efesliler o kadar pısırık ve çember altına mahkum şekilde rakine bakıyorlardı ki bu duruma olimpia lı oyuncular da sasırmıstır mutlaka..İçerden genç gürcü shemardini ile rahatsız ediyorlar pickney in kas kuvvetini kullanıyorlar ve kısa oyunculara güzel koridorlar açıyorlardı.Ama burda efes uzunlarına bir paragraf açmak lazım.Rakip uzunlara karşı mutlaka ama mutlaka yardımlaşma yapmalıydılar..Burda etkisiz kaldıklarını gördük.

Zaten efes kısaları rakip kısaları pozisyon gereği fazla riske etmiyolardi.Olimpia basketbol kültürü olan bir takım.gorenç ,miliç gibi olağanüstü skorerler yetiştiren ve efes pilsen e çoğu zaman zorluk çıkarmış bir takım..Açıkçası ellerinde ki bütçe ye göre de uygun transferler yapıyolar.Ancak halen kısa forvet pozisyonun da yılların eskitemediği jagodnic e kalmış durumlar.Çember altında marcota oyunun bütün yönlerinden biraz oynayabilen bir oyuncu.skor üretebileceği alan çok dar…

Dün bu şartlarda efes pilsen savunmayı hatırlayınca kerem in en zor anlarda ki penetreleri ve asistleri sinan’ın atletik kabiliyeti ve kazanmaya olan inancı sayesinde kazanmayı başardı.Burda bir parantez nachbar a açmak lazım.Bir dönem formasını giydiği takıma öyle anlarda o kadar kritik 2 üçlük bıraktı ki slovenler zor durumlara düştüler.Ancak yine de maç son ana kadar büyük bir heyecan içinde geçti.Bu galibiyeti efes unutmak ve sürekli yaşamak istiyorsa maçın ilk düdüğünden itibaren karşı takımın elinde ki her topa ortak olmalı..

kısmet değilmiş

Valencia avrupanın hatırı sayılır takımlarından..Seyircisi ile iyi bütünleşen ,icerde uzunlarının uzun kollarindan cok iyi faydalanan ;kısaları ile her an süpriz sayıiar kaydedebilen takım..Seyircisi basketbolu iyi bilen bir seyirci.Bütün bu faktörler onları hatiri sa:çylir bir deplasman yapmaya yetiyor.Efes pilsen dün gece sadece mücadele etti.Ancak kazanmaya yaklaştığı noktalar da bitirici hamleleri yapmatan çok uzaktı.Valencia omar cook ve claver in hızlı hücumları sonrasında içeriye indirdiği paslar ve kolaylıkla 3 saniye içine girmeleri ile kolay basketler buldu.Oysaki efes arka alanının özellikle rakocevic in savundugu bölge den böylesine kolay sayilar yemesi gerçekten lükstü.Zaten valencia ribaundlar da kolay pabuc kaptirmayan bir takım .İcerde savanoviç,javtokas,lischuk gibi deneyimli ve mücadeleci oyunculari var.

Böylesine yüksek sıze li oyuncuları içerde savunabilmek te hiç kolay değil.Burda efes kisalarınin yardımlasmaya mutlaka girmeleri gerekiyordu.Evet maçın içerisinde tuncerinin olağanüstü top paylasımi ile içerde pozisyon imkanları yarattilar.Ancak hem rakocevic hem de thornton maalesef günlerinde degillerdi.Böyle olunca icerde gönlüm ve roberts tan extra sayılar bulmak gerekliydi.Ancak adam adama savunma da valencia degisik varyasyonlar deneyen bir takım.

Bir anda alan savunmasına oldugu gibi kalabalıklasıyorlar.Cember altı çoğu zaman ana baba gününü aratmadı.Ayrıca perasoviç in dudley i neden kullanmadığını anlamak güc.Eger ki önemli bir sakatlığı yoksa mutlaka oynatılmalıydı.
Erwin hem tecrübeli hem de dışardan şut tehdidi olan bir oyuncu.Ayrica avrupa kariyeri hatırı sayılır oranda dolu.İcerde efes uzunlarının yorulduğu anlarda kesinlikle sahaya sürülmeli.Bir de cenk akyol faktörü var.Akyol geçen sene yaşadığı avellino tecrübesi ile kendini geliştirdi.Eskiden olduğu gibi her pozisyonda yorulmadan şut atmayı denemiyor.Efes rotasyonu hep belli oyuncular da maç içerisinde şekillendi.Bu da açıkçası rakocevic i ve kerem i oldukça yakından tanıyan ispanyolların isine geldi.

Eğer bu 2 oyuncu da riske edilebilecek durumda ise ( deplasmana götürüldüklerine göre ) az da olsa sahaya sürülmeliydiler.Ve efes pilsen mutlaka wisnievski nin formsuzluğuna bir çare üretmeli.Bu oyuncu bu denli savruk oynayabilen bir oyuncu değil..Dün hücum da kendine güveni olmayan bir wisnievski izledik.Rakibini geçtiği anlarda bile pas vermeyi tercih etti.Aslinda dün gece efes pilsen biraz daha kontrollü oynayabilse biraz daha savunmada diri kalabilse güzel bir galibiyet alıcaktı.Sadece 2 takim antrenörünün karsilikli hamlelerine valencia li oyuncular daha kolay cevap verdiler.Bu da onlarin bu macta ne kadar istekli ve güçlü kaldiklarina isaretti.Mac aslinda benzer istastikler ve tempoda devam etti.Kaybettik.

Olmadı ..Kısmet değilmiş..

26 Mart 2010 Cuma

Bursaspor Gerçeği.


Bursaspor senelerdir istediği çıkışı bu sene yakaladı..Çok,Normal Çünkü bu takımın içerden kenetlendiği zaman yapamayacağı şey yok..Bunu dışardan hissediyorsunuz..Daha önce çok fazla yabancı oyuncu ve antrenör değişiklikleri yaşanmasa belki bu başarı çok daha erken yakalanabilirdi.

Bursaspor 'un ihtiyacı olan şey uyumlu bir kadro düzeniydi.Ve bu düzene göre rakibe karşı sistemini yaratıp,uygulatabilen bir antrenör..Taşlar yerine oturdu..İvankov,yıllar önce şehirde efsane olan gançev gibi kalesini muhafaza etti.Defans blogu istikrarlı bir şekilde orta saha ile uyum içersinde çalıştı.Deniz,selim,mesut lu eski bursa defansının çalışkanlığı tekrardan kendini atatürk stadının çimlerinde hissettirdi.Orta sahada koşan top kapan batalla ve krita takıma pozisyon zenginliği ve geniş alan yaratmada zorlanmadılar.

Forvette sercan 'ın gençliği ve diriliği,ieglasias,ın fizik gücü ile birleşince forvete de renk geldi..Tadeu dan tam da bu noktada kurtulmaları forvet hattına olumlu yansıdı.Güçlü ortasahası ile savaşan ,koşan genç futbolcuların varlığı bursaspor'un 90 dakika'ya yaydığı enerjisine belkid tavan yaptırdı.İçerde ve dışarda medya ve seyirci desteği de buna katılınca ortaya muazzam bir görüntü çıktı..

Şimdi Önemli olan sağlam ve emin adımlarla,zirveye yürümek..Başarılar bursaspor..

21 Mart 2010 Pazar


Son zamanlar'da reklamları izliyormusunuz bilmem.Ben izlemiyorum.Çünkü reklam dünyasında birbirinden feyz alan,destek alan anlayışın gitgide kendini tekrarladığına şahit oluyorum.Büyük markalar içeriği zayıf,kurgusu ise içeriğinden farksız reklam'lar yapmakta gerçekten birbirleri ile yarışıyorlar..Son zamanlar'da etkisi altında kaldığınız,sizi markaya yakınlaştıran bir reklam hatırlıyormusunuz..?

Reklamcılık gerçekten zor,Markaya yönelik en cazibeli sözcükleri kısa bir süre içerisinde vericeksiniz.Bence burda marka'yı ve reklamları sadece izlenmesi kolay olsun diye basitleştirme noktasında bir eksiklik hissediliyor.

Markanızı gizemli kılmak,markanın sunduklarını müşterinin beklentilerine uygun şekilde vermek hep unutuluyor..Böyle olunca stüdyo'da çekilen gsm reklamları,elinde telefonla dolaşan insanlar,benzinci'den hediye puan bekleyen banka müşterileri,gibi bir çok senaryo ile karşılaşıyorsunuz..Oysaki süt reklamı yapmak için illa inek göstermeye lüzum yok....Reklam'da sunulan ögeler,mekan,oyunculuk,ürünün konsepti hep dikkat ile seçilmeli....Eliniz'de iş yapıcak bir ürününüz var ise bunu tüketicinin kalbine gözlerinden dalarak vermelisiniz..Siz kendi reklamınızı yaptığınız ürünü kullanıyormusunuz....? Bence bu soru çok şey anlatıyor..

Sizce Hiddink doğru seçim mi..?



Türk Futbolunun bundan 15 yıl önceki halini hatırlıyorum.Wembley' de ingiltere maçı geldiğinde hepimiz maçın sonucunu önceden bilirdik.Aslında o zamanlar takımımızda yetenek olarak zengin ,mentalite olarak eksik bir anlayışımız olduğu herkesçe kabul görürdü.Saha'da bireysel yetenekleri ile ön plana çıkan ancak kolektif hamleler yapmaktan son derece uzak bir futbolcu topluluğu izlerdik.


Zaten dünya futbolunda rönesans yaşanırken biz her zaman bu gelişmenin bir adım ötesinde kaldık.Hollanda'nın rinus michels ile 88 avrupa şampiyonasında gösterdiği başarıyı,italyan'lar trapattoni,ingilizler bobby robson ile takip ediyor,milli takımlarında başarılı olan mücadeleci,kolektif,fizikman güçlü,kondüsyonu yeterli oyuncuları ile avrupa sahnesinde de başarılı oluyordu.


Evet türk futbolu içinse geçerli olucak gerekli hamle sepp piontek in milli takımın başına gelmesi ile yapıldı.Danimarka lı hoca milli takımlarında elkajer larsen,klaus nielsen,lars nielsen,poulsen,gibi,oyuncuları gerçekten iyi harmanlamış ve vikingleri epeyce gündeme taşımıştı.Piontek in gelmesi ile ilk başlarda başarısız sonuçlar alındı.Ancak usta hoca idman teknikleri,profosyonelliği bırakmayan yapısı ve taktiksel anlamda verdiği mesai ile milli takımın başarısında temellerin atılmasına yardımcı oldu.Şimdiler'de milli takımımız gerçekten yetenekli,başarılı olabilecek,avrupa,da,top,koşturan,oyuncuları,ile,büyük,aşama,kaydetti.


Bu noktada yerli-yabancı hoca tartışmaları yapılırken yine bir yabancı hoca guud hiddink gibi,marka bir isimle anlaşıldı.Peki hiddink doğru tercih,mi..?

Türkiye'liginde çalışmış,futbolumuzu tanıyan,farklı ülke milli takımlarında başarılı olan deneyimli bir isim,Taktiksel anlamda zengin çıkarımlar yapabilen,hücumu defansın başlattığına ve desteklediğine inanan,kademe anlayışından çok pozisyon anlayışına inanan takımın zayıf olduğu köşe vuruşları ve serbest vuruşlarda zenginlik katıcağı,takımın,performansını arttıracağı bir gerçek..Ancak takıma alışması,medya ile olan ilişkileri,türk,futbolunun içinde bulunduğu durumda duracağı ve sahipleniceği nokta da çok önemli..Futbol dünyanın en basit oyunlarından biri..Ancak futbolun gereklilikleri çok açık,koşucaksın,kapıcaksın,vurucaksın.....

Bunu yapıyorsan,yaptırabiliyorsan,o,zaman,başarılısın...




bir zamanlar


Bugün biraz nostalji yapalım istiyorum. Caferaganın tozluparkelerinden, abdi ipekcinin buz gibi günlerine ,spor serginin tahta siralarından ülke basketbolunun bugününe...

Yurdumuz basketbolunun sorunları dağ gibi,finansal kaynakları sikintili,seyirci sayisi yillardir artmaz,sponsorlar ilgisiz, uluslararasi bağlantiları zayif,gibi söylemleri bir kenara birakalim..


Biraz keyif yapalim kısacasi..Yil 1990 all star organizasyonu mekan abdi ipekçi..Gecmis yıllara kadar hazırlanan güzel brosür halen elimdeydi.O yillarda yabancilarin türkiye ligini domine ettigi maclar oldukca fazlaydi.


Maçlarda 30 dan az sayi üretemeyen yabancilara yabancigözüyle de bakilmazdi..Hani ülkemize gelen tombis abd'lilerin potaalti virtiözü kesildiği yillar...

Kimler yoktuki o gün gelin gibi süslenen abdi ipekcide..

Cukurova'dan calvin roberts,beslen makarna' dan freeman green,sümerbank beykoz'dan herb jones,paşabahçe'den embry,henüz gençliginin zirvesinde larry richard...

O gün gercekten keyifli bir mac olmustu...Yabancilarin kazandigini söylemeye gerek yok.. Zaten cumberland'in olduğu bir takimda kolay mac kaybetmezdi..Smac yarismasi ise ciddi cekismeye sahne olmustu..


Örümcek Williams ile ters smaçlari ile seyirci ile bütünlesen green arasinda..O gün williams'ta williams'lıgini göstermisti...Yerli yildizlar ile yabancilar arasinda atletizm,efor,boy,kilo güc gibi farklari anlatmaya gerek yok..Ancak..

Yerli yildizlar da kisitli imkanlara ragmen ellerinden geleni yaparlardi .Efsane olmak kolay degil...İtü'lü yillarin eskitemedigi pivot zeki tosun'un 40 yaşinda gümüşsuyun'da ki eski parkeleri catırdayan salonda genc erdenay'in karşısında tek başına hergün 2 saat hook-shoot idmanı yaptığını hatırlatalım da ,o zamanin yildizlarinin kosullarını animsayalim..

O yillar eski bir denwer nuggets oyuncusu arizona mezunu pete williams ile texas christian gibi kücük bir okuldan ilk defa coach baturalp'in eczacibaşi takimina gelmis larry richard in da parladiği günlerdi.İyi karakterli birer takim oyuncusuydular.

Türkiye ligi o zamana kadar icerden,dısardan hatta her yerden sayi imkani yaratan calvin,mike cumberland ve eski arkansas mezunu freeman green gibi oyuncular görmüstü.Bu oyuncular bireysel yeteneklerini biraz da showa kacan tarzlari ile harmanliyor bu da seyircinin hosuna gidiyordu.

Ancak pas vermesini seven,sorumluluğu paylasan,idman seven,takimin birliğine katki yapan oyuncu profili belkide fazla bilinmiyordu.91 yilinda dereagzinda fenerbahce tesislerinde elinde türkce bir gazete larry richard' i okurken görünce sasirmiştim.Gerçekten bizden biri gibiydi.

Daha sonra richard sabahin neredeyse köründe o yerden kalkmayan toplardan birini alip tahtadan potalara sut atarken onun profosyonelliğine sapka cıkarmamak cok zordu.Tek başina calisiyordu...Yillar sonra onun bu calismalarini efes pilsen efsanesinde hepimiz izledik.

Aydin örs tarafindan getirilmiş o zamana kadar efsane jugoplastika ve split takimlarinda kadroda yer almasina ragmen kendini tanitamayan ve sadece 50 bin dolarlik bir sözleşmeye imza atan genc bi makedon guardin etrafinda tamer,taner,volkan,ufuk,gökhan gibi oyuncular birlesiyor ve avrupanin devlerini birer birer eliyordu...

Aslinda Yillar gecsede kimse bu oyuncularin verdiği katkiyi unutamiyor.Takimdaslik,saha içi-disi paylaşim,oyunun görsel ve mücadele kisimlarina baglilik hep bu oyuncularin sahada akittiklari ter ile anlam kazaniyor.Bugün son saniyede efes pilsenin kazandiği yada uzatmaya götürdüğü avrupa maçlarinda nasil bir cosku duyduğumuzu hepimiz hatirlariz

O gün abdi ipekçi de pek çok firmanin ana sponsor olduğu ,salonun adeta tiklim tiklim doldugu bir ortamda yakalanan basketbol sevgisini tarif etmem cok zor..

Ancak o yillardan bu zamana ,eczacibasi,cukurova,pasabahçe,hatta son yillarda ülker gibi pek çok müessesenin bugün neden basketboldan uzaklastiklarını tarif etmek cok kolay.....Tofas'in su an ligde bulundugu duruma bakin..sanirim daha iyi anlarsiniz...