23 Haziran 2013 Pazar

Bir Sene Daha Biterken Farkı Farkettiniz mi..?

Senelerdir hep aynı şey oluyor.. Şampiyonluk İstanbul takımları arasında paylaşılıyor. Anadolu takımları arasından Trabzonspor ve Bursaspor dışında çıkıpta Türk futbolunun kilometre taşlarına yeni halkalar ekleyecek takım bulmak çok ama çok zor. Evet, güzel futbol,oynayan, mütevazi kadrolar kurup, oyuncu satarak kendini ikame eden kulüplerimiz de var ancak bu yeterli mi? Tartışılır. Bu lige daha fazla rekabet gelmesi lazım. Bu senenin en önemli olayları Galatasaray ve Fenerbahçe'nin Avrupa kupalarında ki başarıları oldu. Evet; çok önemli yıldızlar da izledik yeşil sahalarda. Ancak bu transferlerin ne kadar bilinçli yapıldığını zaman bizlere gösterecek. Zira Beşiktaş'ın almış olduğu Portekizliler'den ne kadar yararlandığını ve kulübün hala zor günler geçirdiğini de göz ardı etmemek gerek. Türk futboluna yapılan yatırım hemen hemen Türkiye'de hiçbir spor dalına ya da eğlence sektörüne yapılmıyor. Sporun rekabet, eğlence ve fair play anlamına gelmesinden dolayı bu sözlerimiz. Bu yüzden karşılığı da gelmeli elbette. Bu senenin diğer önemli bir olayı da yeşil sahalar da istenmeyen görüntülerdi. Ne zaman dur diyeceğiz bu görüntülere. Bir taraftar öncelikli olarak şuna bakmalı. Ben biletimi aldığım andan itibaren dört dörtlük şartlarda maç izleyebiliyor muyum? Kulübüm bana bu imkanı sunabiliyor mu? Bunu sormadığımız ve almış olduğumuz hizmeti sorgulamadığımız müddetçe güzel şeylere de uzak kalırız. Ayrıca bu sene futbolumuz adına sınıfta kalan bir diğer sporu tamamlayıcı unsur da bazı spor programları oldu. Futbol, anlatan, futbolu öğreten ve sevdirmeye çalışan programlar dışında bol bol futboldan uzak konuşmalara da rastladık. Bu tip programlar hemen hemen Avrupa medyasında hiç yok. Altı çizilecek bir konu. Senenin flaş takımları olarak lige giren Orduspor ve Mersin İdman Yurdu bu sene gerçekten kayıptı. Taktik, teknik ve oyuncu anlamında yapılan hataların bütünleşmesi sonucu bu sonuçları aldılar. Ancak inanmanın, mücadelenin para ile değil kenetlenme ile başarılabileceğini gösteren takımlar da vardı. Akhisar gibi... Theofanis Gekas adeta dosta düşmana sporcu olmanın yaşı yoktur, disiplini vardır mesajları yolladı. Saygı duymak gerek. Trabzonspor ise her sene almış olduğu benzer sonuçlara bir yenisini ekledi. Türkiye'nin en potansiyelli kenti ve takımı olarak sanırım en baştan transfer politikalarını gözden geçirmek gerek. Bunu yaparken de Emerson, Mark Janko gibi isimleri de hiç unutmamalılar. Hatta her sene bu isimlerden yola çıkarak yeni transfer arayışlarına girmeliler ki; aynı hatalar olmasın. Beşiktaş'a gelince... Ben hala Dentinho'dayım. Bu oyuncu ne yaptı, ne etti. Hiç bir fikrim yok. Avrupa futbolunda gözden düşmeye namzet Latin Amerikalı kramponlar yerine neden Afrika ülkelerinden yıldızı parlayacak genç oyuncular seçilmez. Ya da Gençlerbirliğine bakalım. Almış oldukları Vleminckx gibi bir oyuncu kaç takımda var ülkemiz de.. Oğuz Akdeniz

13 Mayıs 2013 Pazartesi

Dünya Dans Günü..Komik...:)))

Beylerbeyi ; Denizin kendini anlattığı bir yer...

Beylerbeyi keşfedilmeyi bekleyen bir semt.O kadar huzurlu ki..Bu semtten tat almayı bekleyen insanların uğrak yeri.Hal böyle olunca da tarihin izlerinde kendilerini kaybeden insanların boğaz ile buluştukları şahane bir atmosfer sunuyor.Özellikle iskelenin ışıklandırması harika..Ayrıca mutlaka bir çok restoranda sunulan kokoreçinin de tadına bakmalısınız. Denizin ve mavinin gece ile buluşmasını görmek için bir akşam mutlaka gidin derim..Bu arada sevgili Kuzenim Ada'nın da resmini koymadan edemedim..:)

Tam da Bisiklet zamanı...

Bilenler benim bisiklet i ne kadar çok sevdiğimi bilirler.Uzun zamandır binmiyordum aslında.Ancak 2 tane bostancı-fenerbahçe yapınca gördüm ki formumdan bir şey kaybetmemişim.Sahil her zaman çok renkli,cıvıl ,cıvıl.Özellikle çimlerin üzerinde hayatım boyunca görmediğim kadar çok insan gördüm o gün. Bence Anadolu yakasının en güzel yerlerinden bir tanesi.Belki de tek eksikliği sahil üzerinde güzel cafe ve restoranların bulunmayışı.Ancak yine de çok keyifli bir yer..

DÜNYA DANS GÜNÜ...

O gün Dünya Dans günü idi.Belki de kendimizi en mutlu hissettiğimiz günlerden.Tabiki tüm ekip ile birlikte Cookla da toplandık.Oldukça kalabalık,dansı seven ve neşeli bir kitle vardı.Gece boyunca tüm güzel müziklere eşlik ettik.Ayrıca bu sefer diğer gecelerden farklı olarak Latin bir salsa grubu da çok güzel şarkılar söyledi.Kısacası Dünya Dans gününde bu günü kutlayan milyonların arasına bizde katıldık..:)

FENERBAHÇE İÇİN FİNAL BÖYLE OLMAMALIYDI.

Bakın bu başarı 40 yılda bir gelir.Fenerbahçe ' nin henüz tarihinde böyle bir başarı yok.Yüzmüşsün ,yüzmüşsün kapısına kadar gelmişsin.Eksiklerin olabilir.Ancak takım olmak böyle zamanlarda gerçekleşir.Avantajın da var üstelik. Sahaya rakibin gibi Onbir kişi çıkıyorsun.Sen onbir kişi,Onlar da onbir kişi.Hiç bir şeyi mazeret göstermenin bu yüzden anlamı yok. Rakip maça öyle iştahlı başladı ki seni açık alanda oynamaya mecbur etti.Ve sende bile bile bu tuzağa düştün.Uzun toplar beraberinde top kayıplarını getirdi.Cardozo dan başlayarak öyle bir pres yaptılar ki bırak topu dinlendirmeyi orta saha da durduramadın bile. Bu adamların deplasmanda böyle oynayacakları belli idi.Cardozo ' nun dünya da değerini bulamamış bir golcü olduğu da biliniyordu.Peki ne önlem alabildin ? Sevgili Volkan yenilen 3 golde de hiç bireysel hatalar yok mu idi ? Yabancı oyuncular Kuyt,Christian,Ziegler ve yalnız kalsa da Sow gerçekten çok çalıştılar.Gökhan ' ı gerçekten çok beğendim.Zayıf fiziğine rağmen ayakları hiç durmadı.Ancak ne Salih ' in bu maçların oyuncusu olduğu ne de Fenerbahçe Sol kanadının Caner' in etkisiz oyunu ile hiç işlemediği çok açık ortaya çıktı. Bende her sporsever gibi Fenerbahçe ye teşekkür ediyorum bu noktaya gelebildikleri için.Ancak hataları görmek te lazım.Yoksa kuru bir teşekkür' ün kime faydası olur ? Bu maçın sonunda şunu söylemek gerekir.İstanbul da ki Fenerbahçe ile Lizbon da ki takım arasında dağlar kadar fark vardı...

28 Nisan 2013 Pazar

Fenerbahçe Konuşulmazsa Ne olur...

Zamanın doğruları gösterme konusunda ne kadar usta olduğuna Fenerbahçe ' nin son aylarda yaşamış olduğu süreçlerden sonra daha çok inanmaya başladım. Hatırlayalım.Çok değil ; Bundan yaklaşık 2 ay kadar önce Teknik Direktör Kocaman ' ın istifasını isteyenler,Başkan ' ın mutlaka gitmesi gerektiğini savunanlar , Fenerbahçe ' nin oyun kalitesinin çok kötü olduğunu iddia edenler..Bu liste böyle uzayıp gider. Ancak şu an itibarı ile Fenerbahçe Uefa Kupasında son 4 ' e kalmış durumda..Lig de ise durumu hiç fena değil.Peki ne oldu ; Öncelikle Fenerbahçe hiç bir zaman iddia edildiği gibi çok kötü bir futbol oynamadı. Oynasa zaten ilk 5 sıra içerisinde bile olması mümkün değildi.Aragones döneminde oynanan futbolu ne çabuk unuttuk. Hatta Kocaman ' ın Fenerbahçe sinin ligin ilk 6 haftasında almış olduğu eleştirileri de. Sadece fazlası ile defansif oynamaya alışmış ve bazı oyuncularına aşırı yük binecek şekilde kolektif futbol dan uzaklaşmıştı. Ancak devre arasında iyi bir hazırlık dönemi ile Webo ile Ziegler gelince takım ' ın 2 önemli eksiği giderilmiş oldu.Emre den ise hala tam kapasite ile yararlandığını söylemeyiz. . Lazio maçı asla ölçü değil . Çünkü bir İtalyan takımından daha çok bir Orta avrupa takımı gibi oynadılar. Ancak Fenerbahçe ' nin elediği Pflizen ' de Napoli yi elemişti. Dolayısı ile Fenerbahçe iyi veya kötü yoluna önemli takımları eleyerek devam etti. Oyuncular arasında ki takımdaşlık ta bu bağlamda güçlendi. Sonuç olarak Fenerbahçe ' nin ne günlerden nerelere geldiğini görmek çoğu zaman Şampiyonluk denen olgu ile birleştirildi.Oysaki Klüp zaten Futbol da her zaman iddialı olmasının yanısıra diğer tüm Amatör branşlarda da büyük ilerlemeler kaydetmişti. Bence asıl Benfica maçı bu takım ' ın neler yapabileceğini görmek için ölçü olacak . Ancak herşeyden önemlisi Fenerbahçe gündemden biraz da olsa uzaklaştı. İşler iyi giderken zaten hep böyle olur...