26 Mart 2010 Cuma

Bursaspor Gerçeği.


Bursaspor senelerdir istediği çıkışı bu sene yakaladı..Çok,Normal Çünkü bu takımın içerden kenetlendiği zaman yapamayacağı şey yok..Bunu dışardan hissediyorsunuz..Daha önce çok fazla yabancı oyuncu ve antrenör değişiklikleri yaşanmasa belki bu başarı çok daha erken yakalanabilirdi.

Bursaspor 'un ihtiyacı olan şey uyumlu bir kadro düzeniydi.Ve bu düzene göre rakibe karşı sistemini yaratıp,uygulatabilen bir antrenör..Taşlar yerine oturdu..İvankov,yıllar önce şehirde efsane olan gançev gibi kalesini muhafaza etti.Defans blogu istikrarlı bir şekilde orta saha ile uyum içersinde çalıştı.Deniz,selim,mesut lu eski bursa defansının çalışkanlığı tekrardan kendini atatürk stadının çimlerinde hissettirdi.Orta sahada koşan top kapan batalla ve krita takıma pozisyon zenginliği ve geniş alan yaratmada zorlanmadılar.

Forvette sercan 'ın gençliği ve diriliği,ieglasias,ın fizik gücü ile birleşince forvete de renk geldi..Tadeu dan tam da bu noktada kurtulmaları forvet hattına olumlu yansıdı.Güçlü ortasahası ile savaşan ,koşan genç futbolcuların varlığı bursaspor'un 90 dakika'ya yaydığı enerjisine belkid tavan yaptırdı.İçerde ve dışarda medya ve seyirci desteği de buna katılınca ortaya muazzam bir görüntü çıktı..

Şimdi Önemli olan sağlam ve emin adımlarla,zirveye yürümek..Başarılar bursaspor..

21 Mart 2010 Pazar


Son zamanlar'da reklamları izliyormusunuz bilmem.Ben izlemiyorum.Çünkü reklam dünyasında birbirinden feyz alan,destek alan anlayışın gitgide kendini tekrarladığına şahit oluyorum.Büyük markalar içeriği zayıf,kurgusu ise içeriğinden farksız reklam'lar yapmakta gerçekten birbirleri ile yarışıyorlar..Son zamanlar'da etkisi altında kaldığınız,sizi markaya yakınlaştıran bir reklam hatırlıyormusunuz..?

Reklamcılık gerçekten zor,Markaya yönelik en cazibeli sözcükleri kısa bir süre içerisinde vericeksiniz.Bence burda marka'yı ve reklamları sadece izlenmesi kolay olsun diye basitleştirme noktasında bir eksiklik hissediliyor.

Markanızı gizemli kılmak,markanın sunduklarını müşterinin beklentilerine uygun şekilde vermek hep unutuluyor..Böyle olunca stüdyo'da çekilen gsm reklamları,elinde telefonla dolaşan insanlar,benzinci'den hediye puan bekleyen banka müşterileri,gibi bir çok senaryo ile karşılaşıyorsunuz..Oysaki süt reklamı yapmak için illa inek göstermeye lüzum yok....Reklam'da sunulan ögeler,mekan,oyunculuk,ürünün konsepti hep dikkat ile seçilmeli....Eliniz'de iş yapıcak bir ürününüz var ise bunu tüketicinin kalbine gözlerinden dalarak vermelisiniz..Siz kendi reklamınızı yaptığınız ürünü kullanıyormusunuz....? Bence bu soru çok şey anlatıyor..

Sizce Hiddink doğru seçim mi..?



Türk Futbolunun bundan 15 yıl önceki halini hatırlıyorum.Wembley' de ingiltere maçı geldiğinde hepimiz maçın sonucunu önceden bilirdik.Aslında o zamanlar takımımızda yetenek olarak zengin ,mentalite olarak eksik bir anlayışımız olduğu herkesçe kabul görürdü.Saha'da bireysel yetenekleri ile ön plana çıkan ancak kolektif hamleler yapmaktan son derece uzak bir futbolcu topluluğu izlerdik.


Zaten dünya futbolunda rönesans yaşanırken biz her zaman bu gelişmenin bir adım ötesinde kaldık.Hollanda'nın rinus michels ile 88 avrupa şampiyonasında gösterdiği başarıyı,italyan'lar trapattoni,ingilizler bobby robson ile takip ediyor,milli takımlarında başarılı olan mücadeleci,kolektif,fizikman güçlü,kondüsyonu yeterli oyuncuları ile avrupa sahnesinde de başarılı oluyordu.


Evet türk futbolu içinse geçerli olucak gerekli hamle sepp piontek in milli takımın başına gelmesi ile yapıldı.Danimarka lı hoca milli takımlarında elkajer larsen,klaus nielsen,lars nielsen,poulsen,gibi,oyuncuları gerçekten iyi harmanlamış ve vikingleri epeyce gündeme taşımıştı.Piontek in gelmesi ile ilk başlarda başarısız sonuçlar alındı.Ancak usta hoca idman teknikleri,profosyonelliği bırakmayan yapısı ve taktiksel anlamda verdiği mesai ile milli takımın başarısında temellerin atılmasına yardımcı oldu.Şimdiler'de milli takımımız gerçekten yetenekli,başarılı olabilecek,avrupa,da,top,koşturan,oyuncuları,ile,büyük,aşama,kaydetti.


Bu noktada yerli-yabancı hoca tartışmaları yapılırken yine bir yabancı hoca guud hiddink gibi,marka bir isimle anlaşıldı.Peki hiddink doğru tercih,mi..?

Türkiye'liginde çalışmış,futbolumuzu tanıyan,farklı ülke milli takımlarında başarılı olan deneyimli bir isim,Taktiksel anlamda zengin çıkarımlar yapabilen,hücumu defansın başlattığına ve desteklediğine inanan,kademe anlayışından çok pozisyon anlayışına inanan takımın zayıf olduğu köşe vuruşları ve serbest vuruşlarda zenginlik katıcağı,takımın,performansını arttıracağı bir gerçek..Ancak takıma alışması,medya ile olan ilişkileri,türk,futbolunun içinde bulunduğu durumda duracağı ve sahipleniceği nokta da çok önemli..Futbol dünyanın en basit oyunlarından biri..Ancak futbolun gereklilikleri çok açık,koşucaksın,kapıcaksın,vurucaksın.....

Bunu yapıyorsan,yaptırabiliyorsan,o,zaman,başarılısın...




bir zamanlar


Bugün biraz nostalji yapalım istiyorum. Caferaganın tozluparkelerinden, abdi ipekcinin buz gibi günlerine ,spor serginin tahta siralarından ülke basketbolunun bugününe...

Yurdumuz basketbolunun sorunları dağ gibi,finansal kaynakları sikintili,seyirci sayisi yillardir artmaz,sponsorlar ilgisiz, uluslararasi bağlantiları zayif,gibi söylemleri bir kenara birakalim..


Biraz keyif yapalim kısacasi..Yil 1990 all star organizasyonu mekan abdi ipekçi..Gecmis yıllara kadar hazırlanan güzel brosür halen elimdeydi.O yillarda yabancilarin türkiye ligini domine ettigi maclar oldukca fazlaydi.


Maçlarda 30 dan az sayi üretemeyen yabancilara yabancigözüyle de bakilmazdi..Hani ülkemize gelen tombis abd'lilerin potaalti virtiözü kesildiği yillar...

Kimler yoktuki o gün gelin gibi süslenen abdi ipekcide..

Cukurova'dan calvin roberts,beslen makarna' dan freeman green,sümerbank beykoz'dan herb jones,paşabahçe'den embry,henüz gençliginin zirvesinde larry richard...

O gün gercekten keyifli bir mac olmustu...Yabancilarin kazandigini söylemeye gerek yok.. Zaten cumberland'in olduğu bir takimda kolay mac kaybetmezdi..Smac yarismasi ise ciddi cekismeye sahne olmustu..


Örümcek Williams ile ters smaçlari ile seyirci ile bütünlesen green arasinda..O gün williams'ta williams'lıgini göstermisti...Yerli yildizlar ile yabancilar arasinda atletizm,efor,boy,kilo güc gibi farklari anlatmaya gerek yok..Ancak..

Yerli yildizlar da kisitli imkanlara ragmen ellerinden geleni yaparlardi .Efsane olmak kolay degil...İtü'lü yillarin eskitemedigi pivot zeki tosun'un 40 yaşinda gümüşsuyun'da ki eski parkeleri catırdayan salonda genc erdenay'in karşısında tek başına hergün 2 saat hook-shoot idmanı yaptığını hatırlatalım da ,o zamanin yildizlarinin kosullarını animsayalim..

O yillar eski bir denwer nuggets oyuncusu arizona mezunu pete williams ile texas christian gibi kücük bir okuldan ilk defa coach baturalp'in eczacibaşi takimina gelmis larry richard in da parladiği günlerdi.İyi karakterli birer takim oyuncusuydular.

Türkiye ligi o zamana kadar icerden,dısardan hatta her yerden sayi imkani yaratan calvin,mike cumberland ve eski arkansas mezunu freeman green gibi oyuncular görmüstü.Bu oyuncular bireysel yeteneklerini biraz da showa kacan tarzlari ile harmanliyor bu da seyircinin hosuna gidiyordu.

Ancak pas vermesini seven,sorumluluğu paylasan,idman seven,takimin birliğine katki yapan oyuncu profili belkide fazla bilinmiyordu.91 yilinda dereagzinda fenerbahce tesislerinde elinde türkce bir gazete larry richard' i okurken görünce sasirmiştim.Gerçekten bizden biri gibiydi.

Daha sonra richard sabahin neredeyse köründe o yerden kalkmayan toplardan birini alip tahtadan potalara sut atarken onun profosyonelliğine sapka cıkarmamak cok zordu.Tek başina calisiyordu...Yillar sonra onun bu calismalarini efes pilsen efsanesinde hepimiz izledik.

Aydin örs tarafindan getirilmiş o zamana kadar efsane jugoplastika ve split takimlarinda kadroda yer almasina ragmen kendini tanitamayan ve sadece 50 bin dolarlik bir sözleşmeye imza atan genc bi makedon guardin etrafinda tamer,taner,volkan,ufuk,gökhan gibi oyuncular birlesiyor ve avrupanin devlerini birer birer eliyordu...

Aslinda Yillar gecsede kimse bu oyuncularin verdiği katkiyi unutamiyor.Takimdaslik,saha içi-disi paylaşim,oyunun görsel ve mücadele kisimlarina baglilik hep bu oyuncularin sahada akittiklari ter ile anlam kazaniyor.Bugün son saniyede efes pilsenin kazandiği yada uzatmaya götürdüğü avrupa maçlarinda nasil bir cosku duyduğumuzu hepimiz hatirlariz

O gün abdi ipekçi de pek çok firmanin ana sponsor olduğu ,salonun adeta tiklim tiklim doldugu bir ortamda yakalanan basketbol sevgisini tarif etmem cok zor..

Ancak o yillardan bu zamana ,eczacibasi,cukurova,pasabahçe,hatta son yillarda ülker gibi pek çok müessesenin bugün neden basketboldan uzaklastiklarını tarif etmek cok kolay.....Tofas'in su an ligde bulundugu duruma bakin..sanirim daha iyi anlarsiniz...

17 Mart 2010 Çarşamba

yazılarım..

Basketbol Konusunda yazilarimi basketbolhaber.com,basketbolegitim.com,nbatr.com,sitelerinde bulabilirsiniz..

Köşeyi tut bakalım..

Hepimiz pazar akşamları tv başında maç izleriz,futbol yorumlarız,konuşuruz..Hatta zaman zaman da ekranları kilitleyen spor pogramlarına zoomlarız..Aslında bu tür programlar'da süre 90 dakika ise 90/3 3 büyük takıma süre ayrılır.Diğer takımların pek çoğu yemeklerin yanında verilen garnitürler gibi lezzet katsın diye oradadırlar..Bugün takım tutan yazar'lar varmıdır acaba...? :)


Aslında şöyle bir şey yapmalı..Türkiye'de bütün sporlarda amatörlüğe dönülmeli...Dönülmeli ,Çünkü mahallesinde spor yapma imkanı bulamayan yüzlerce genç belki bu sayede spor yapar...



Yada dönülmeyecekse futbol dünyasında yada diğer sporlarda küçük klüplerin'de büyümesini,serpilmesini organize edicek yapılar kurulmalı..Sporu özünde saptırmadan eğer takım sporlarının gelişmesini istiyorsak medya'da bütün klüplerimizin sesini duyurmalıyız..Yoksa sonraki senelerde yine kış olimpiyatların'da gözükmeyiz..

güzel haber..

Türkiye'de kış mevsiminde bile ara vermeden oynatılan bir plaj voleybolu ligi olduğunu biliyormusunuz..? Üstelik maçlar canlı olarak özel kanallarımızdan birinde veriliyor.Yıllardır bu sektöre yatırım yapan voleybolseverlerin bu işten büyük mutluluk duydukları bir gerçek..



Lig henüz çok yeni ,İlerde çok daha ses getireceğine eminim.Tabiki Büyük takımların bu işe eğilmeleri seyirciyi de kumsallara çekicektir. Voleybol sporu son zamanlarda büyük aşama kaydetti.Federasyon küçük düşünmüyor..Projeleri etkileyici,Takımlarimiz avrupa arenasında bir dönem eczacıbaşı'nın açtığı yoldan ilerliyor,Kaliteli yabancilar geliyor,



Profosyonellik oturmuş durumda..Artık yapılacak iş seyirciyi salonlara çekmek..Bunun içinde yapılacak şey fan clup'lar kurmak,Seyircileri klüp ile birleştirmek..Bu gün avrupanın pek çok voleybol takımının seyircileri artık deplasmanlara dahi gidiyor,Eğleniyorlar,Maddi kaynak sağlıyorlar.futbolda ki gibi olağanüstü rakamlara da ihtiyaç yok..Yeterki seyirci hatırlansın..Küçükken herkesin oynadığı voleybol büyüyünce unutulmasın...

Satış üzerine taktik varmı..?

Mağazamıdır sizi çeken yoksa sizmi mağazayı çekersiniz..? ugünlerde pek çok mağazaya girip çıkmışlığınız mutlaka oluyordur.Vitrinde bir şeyler beğenirsiniz.Belki denemek belki görmek için içeriye girip bakmak istersiniz.Muhtemelen satış danışmanları meşguldür yada sizi gördükleri anda gözleri bir anda parlar.. Genelde mağazaların boş olan üst katlarına çıktığınızda özellikle de sıkıcı bir dekor sizi karşılıyorsa buna hazırlıklı olun derim.Aslında büyük mağazalara girdiğinizde kapıdan adım attığınızda sizin varlığınızdan haberdar olmayan bir sürü kişi koşturuyordur. İçeri girersiniz,çıkarsınız,Kimsenin ruhu duymaz.

Parekende sektöründe fark yaratmak üzerine her yıl onlarca konferans düzenlenir,Etkinlikler yapılır..Sizde bir gün deneyin.Büyük bir değişim olmayınca kendinizi mağazanın x-ray cihazindan soktuktan sonra şöyle bir bakın..Kaç kişi size yardımcı olmak için yanınıza sokulucak..

Aslında mağazacılık'ta en önemli unsur büyük mağazaların müşteri ile iletişimi soluyamaması,Mağazada gün boyu çalan hep aynı cd'ler değildir insanı alışveriş anında yakalayan,zevklerini okşayan..Bu saydığım hususlar ile en çok boyner'de karşılaşıyorum. Belki konfor olarak orta ölçekli bir mağazanın konforuna sahipler ,Ancak kozmetik ve spor hariç pek çok reyonda mağazaya o gün giren-çıkan müşterilerinin kaçta kaçının bir şekilde kazanıldığı çok önemli bir soru..? Evet artık trendler değişiyor,Güleryüz çok moda,müşteri ile güzel bir diyalog yakalamak ve bu diyalogu sürdürmek daha'da güncel..O halde ne duruyorsunuz..?

28 Şubat 2010 Pazar

honda türkiye üzerine

merhaba

Zaman zaman büyük firmalar ile bir şekilde muhattap oluyorum ve yaşadıklarım gerçekten komik ötesi bir hal almaya başladı.Bende artık bu yaşadıklarımı sizinle bu platform aracılığı ile paylaşıcam.

Geçenlerde,spor,sayfalarını,takip,ederken f-1,pilotlarından,birinde,süper bi şapka gördüm.Elbette aracım da honda olduğu için bu şapkayı nerden temin ederim derken web sitelerine göz atmak istedim.Öncelikle şunu belirtmek gerekir,ki the power of dream şeklinde adlandırdıkları markanın konseptine fazlasıyla amatör yaklaşan bir standartta giriş ve tanıtım şekillendirilmiş.Bir otomobil markasının web sitesinde olması gereken güven ,teknoloji,ve,tasarım gibi unsurlar hep es geçilmiş.Bu şekilde site ile haşırneşir oldukça gözden kaçan özen ve müşterinin kendini honda familyası içinde hissetmesi olayıda gözden kaçırılmış.

Artık 21.yy ın eşiğinde insanlar otomobilleri ile gerçekten farklı bir bağ yakalıyolar,Facebook veya benzeri paylaşım platformlarında sevdikleri markalar adına paylaşım yaparken seçtikleri cümlelerden bunları anlıyabiliyosunuz.Ben sitede özellikle şekillendirdikleri müşteri yaklaşımlarına dikkat ederken her web sitesinde olduğu gibi markanın yaratılışına önayak olan müşteri kavramının es geçildiğini tipik bir ''bize ulaşın'',honda müşteri hizmetleri tel: cümleleriyle farkettim,zaten farketmemek te mümkün değil..:) Ve işte o an onlardan o gördüğüm şapkayı nerden,nasıl temin ediceğim ilgili bir mail gönderdim.

Geri dönüş uzun sürmedi.Bu marka adına gerçekten olumlu bir puan..,Ancak telefondaki bayanın açıklaması son derece klasik ve tatmin edicilikten uzaktı..Ellerinde hiç şapka kalmadığını ve bu tür promosyon malzemelerinin stoklarında şu an için olmadığını söyledi.Şimdi kendinizi tipik bir honda müşterisi yerine koyun.Uzun yıllardır kullandığınız ve belki değiştireceğiniz ile ilgili kırk yılda bir müşteri hizmetleri ile temasa geçiyorsunuz..

Sonuç alamıyorsunuz,İlgilenilmek,kendini,özel,hissetmek,güzel,ancak,sonuç,bulamamak,gerçekten bu tip müşteri ilişkilerinde belkide yapılması gereken en son şey..Tekrar hatırlatmakta fayda var..Çözüm odaklı olmak kapı üzerine kapı açar ve o kapıdan yalnız siz değil iletişim kurduğunuz pek çok insan girebilir..Bizden hatırlatması...