26 Mayıs 2012 Cumartesi

Bilişimi Önceden Bilebilmek

Çok uzun zamandır yerli arama motorları ile ilgili pek çok şey duyuyoruz. Bu tür çalışmaların yapılması güzel. En azından teknik altyapı olarak bir takım yeniliklerin tasarlandığı ortada. Ancak günümüzün bir pazarlama ve reklam dünyası olduğunu düşünürsek bu tip çalışmaların görselliğe dayanan şekilde tanıtımının yapılmadığı da ortada. Ülkemiz de maalesef bilişim ,sosyal ağlar ve sosyal medya anlamında sürekli geriden geliyoruz . Bize yatırım yapan yabancı bilişim firmaları hariç çoğunlukla uzakdoğudan komponentleri getirip burada montajlıyoruz. Yabancı sosyal ağlara kayıt olup paylaşımlarımızı yapıyoruz. Aslında bu tip ağların evrensellik ekseninde tüm dünya da kullanıldığını düşünürsek burada sadece neden bu pastadan pay alamadığımızı sormak lazım. Bundan 50 yıl önce radyoların ve yeni yeni televizyonların hakim olduğu bir dünya da bugün tablet ler elimizde,cebimizde,her yerde. Kablolu ya da kablosuz teknolojinin ya da bilginin tüm nimetlerinden faydalanbiliyoruz. Şimdiye kadar pek görmedim ama örneğin Belediyecilik anlamında wıreless kullanılabilen alanların oluşması türkiye de bilişim sektörünün gelişmesine önayak olmaz mı ? Sadece alışveriş merkezlerinde ya da cafe ler de değil parklar da bahçeler de bu özellikten faydalanabilsek… Bugün en kötü mal veya hizmeti güzel bir PR çalışması ile kazanca dönüştürmek mümkün. Dünya da reklam alanında milyarlarca dolarlık bir sektörün bilişim dünyasından pay almaya çalıştığını da biliyoruz. Öyleyse inovatif anlamda geleceğin iletişim araçlarını tasarlama da, insanların sosyalleşmek ya da arkadaş bulabilmek hatta eğlenebilmek ve haberdar olmak amacı ile kullanabildiği sosyal ağları modifiye edip kendimize özgü hale getirebilmemiz çok mu zor..? Mesela İnsanların fotoğrafları ile değil videoları ile profil oluşturduğu çoğunlukla kamerası yardımı ile görüntüsünü paylaşabildiği, Konuşmaları anında yazı olarak ekrana bırakabilen bir sosyal ağ ve sosyal medya nasıl olurdu ? …

Galatasaray'ın Şampiyonluk Sırları...

Hepimiz kendimize şu soruyu sormalıyız aslında… Bir önceki sene ligi sonlarda bitiren ve antrenör değiştirmekle başarıyı yakalayacağına inanan Galatasaray nasıl oldu da bir sürü farklı oyuncu ile bir sene sonra ligin en başarılı takımı olabildi… Ligin ortalarından sonlarına doğru sürekli inişe geçen o takımda doğrusunu isterseniz uyum da yoktu, sorun da yoktu. Çünkü oyuncular için önlerine konan hedef o kadro yapısı ve oyun şablonu ile gerçekleşmesi zor gibi duruyordu. Kalede Robinson Zapata ile şu an ki Galatasaray kalecisi Fernando Muslera ‘ nın kariyerlerine ve başarılarına bakınca aslında farkı anlayabiliyorsunuz. Galatasaray büyük düşündü. Muslera gibi geleceği parlak bir kalecinin yanında, Eboue,Riera, Melo, Ujfalusi gibi oyuncuları sayılı liglerin sayılı takımlarından alabilmeyi başardılar. Bu oyuncuların çoğu daha önce başarının ne olduğunu bilen ve takım oyununa yatkın oyunculardı. Geçtiğimiz senelerdeki kadrolardan neden gönderildiği anlaşılamayan Necati gibi bir oyuncu da tekrar forvet hattına dahil olunca takıma zenginlik geldi. Emre çolak ve Semih kaya gibi oyuncular orta saha ve defansa entegre edildi. 2 sene önceki Galatasaray da mücadele ediyordu. Ama neyi ne zaman nasıl yapabileceğini bilmeyen, sınırlarını hissetmeyen bir takımdı o. Bu sene izlediğimiz Galatasaray ise pas yapmayı, oyunun içinde kalmayı, yenik düşse de oyunu bırakmamayı, ve saha içinde ki uyumu canlı canlı gösteren bir takımdı. Tabiki Fatih Terim ‘ in planları kendisini ve takımı riske atmayacak ne olduğu bilinen oyunculardan bir takımı kaynaştırmak ,ve onları tekrar futbol ve başarı ile buluşturmaktı. Ujfaluji ‘ nin hiç şampiyonluk yaşamaması,Riera ‘ nın kariyerinde ki düşüş,Necati ‘ nin kötü biten Real Sociedad günleri hepsi unutuldu.Bütün oyuncular hem kariyerlerine hem de futbol artılarına yeni halkalar eklediler. Başarı işte buydu. Takım sporlarında aynı amaç için güçlü bir camianın mensubu olduğunu unutmadan sahada ter akıtmak ve her maç aynı konsantrasyonu göstermek. Galatasaray işte bunu başardı…

22 Mayıs 2012 Salı

Akdeniz Botanic Garden..:)

Bugün biraz da havaların ısınması ile bahçemizin fotoğraflarını paylaşmak istedim.Burası ilk geldiğimiz de tamamen çorak ve bakımsız bir alandı.Şimdi dört bir yanı meyve ağaçları ve yemyeşil.. Bizde epeyce emek verdik tabiki..Şimdiden yaz geldiğinde yapacağımız mangal partilerini,çiçekleri ve ağaçları sulamayı ,ağaçlara bakıp gölgesinde bir türk kahvesi içmeyi istiyorum...Sizler de mutlaka ufak ta olsa yazın böyle doğa ile iç içeçe olacağınız yerlere gidin ve mutlaka doğayı sevin..:)

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Gönüllerin Şampiyonları...

Tabiki konumu zamanı hatta mekanı açısından unutulmaz bir derbi olacağı kesindi. Ancak özellikle kendi sahasında oynayan Fenerbahçe ‘ nin çok daha atak ve baskılı oynaması gerekirdi. Galatasaray ‘ ın özellikle savunmayı düşüneceği ,sürpriz çıkışlar ile gol arayacağı düşünülürken sarı kırmızılılar orta saha üstünlüğünü Fenerbahçe ye hiç kaptırmadı, böylece bir anlamda rakibini de uyuttu. Fenerbahçe ‘ nin şu zamana kadar süregelen mücadelesi, oynamış olduğu maçlar,takibi doğrusunu isterseniz Fenerbahçe ‘nin maçı kaybetse de başarısını gölgelemiyor. Ancak Kocaman ‘ ın öğrencileri Alex ‘ in de hazır olmamasına rağmen sahaya çıkması ile çok daha koordineli ve bilinçli oynamalıydılar. Özellikle Dia ‘ nın topa vurup hakemin müdahelesi ile oyun dışı kaldığı anda bu çok net gözüktü. Böylesine kritik maçlarda bırakın futbolcuları saha kenarında ki top toplayıcı çocuklara bile ihtiyaç var. Doğrusunu isterseniz bu oyundan çıkış ta Fenerbahçe ‘ nin oyun planlarını alt üst etti. Bir diğer kritik nokta da bu önemli derbinin gol pozisyonu açısından son derece verimsiz geçmesiydi. Şimdiye kadar kendi sahasında bir çok gol pozisyonuna giren Fenerbahçe 1-2 net pozisyon dışında istediği fırsatları bir türlü bulamadı. Galatasaray ‘ ın Eboue,Ujfaluji gibi sağlam adamları iyi bir sınav verdiler. Maç sonunda Fenerbahçe ya da Galatasaray ‘ dan hangisi kupayı kaldırırsa kaldırsın kazanan bu 2 takımın şimdiye kadar vermiş olduğu mücadele olacaktı. Çünkü Bu mücadele ile çoktan onlar gönüllerin şampiyonu olmuşlardı… https://twitter.com/#!/oguzakdeniz

Fenerbahçe için Muhteşem Yüzyıl..

Son yazımızda Fenerbahçe için küllerinde doğan takım demiştik . Fenerbahçe ‘ nin bu maçı zor da olsa kazanacağını da eklemiştik. Nitekim öyle de oldu. Nedeni şu idi. Fenerbahçe kendine güven açısından bu sezon en verimli dönemini yaşıyordu. Çünkü bu sezon Fenerbahçe de yaşanan gelişmeler hem takımı hem de taraftarını fazlası ile meşgul etmişti. Ancak son dönemlerde takım ‘ın birlik ve beraberliği eskisi gibi idi. Kenetlendiler ve başardılar. Galatasaray ‘ ın kendi saha avantajını da kullanarak forvette oynayan gol ayakları Elmander ve Necati yi orta sahadan Selçuk ve Engin ile iyi besleyerek gol pozisyonlarına sıkça girmesi bekleniyordu. Ama bu neyi değiştirir ki ? Tarih hiçbir zaman güzel futbolu yazmadı. Oysaki skorları her zaman tarihi ile birlikte hatırladık. Fenerbahçe akılcı oynadı. Deplasmanda oynadığını bilerek tüm hatları ile hücuma çıkmayı denemedi . Aksine Moussa Sow ‘ un fazla markaja alınacağını bildiği için Ziegler ve Caner gibi kanat oyuncularını ceza sahası içine taşımaya çalıştı. İlk golde de oluşan boşluğu bu şekilde İsviçreli değerlendirdi. Ziegler zaten ilaç gibi bir futbolcu. Hem koşuyor,Hem oyuna katkı veriyor, hem de fırsatçı…Tıpkı performansı biras azalsa da fuleli koşuları ve driplingleri ile Slovak stoch ve son zamanlarda ofansta defansta 2 kişilik oynayan baroni gibi. Bu oyuncuların performansının bu kadar artması da sanırım farklı bir güç ile açıklanabilir. İnanç… Üstelik Fenerbahçe orta sahası Mehmet , Ziegler ve Stoch gibi oyuncuları ile Galatasaray’ın çok daha fazla pas yapması ve yardımlaşması yüzünden düştüğü zor durumlara ,hatta ceza sahası içerisinde çok daha fazla pozisyon vermesine rağmen oyunu bırakmadı. Maçın sonlarına doğru da bu takipçiliğin meyvesini aldı. Galatasaray bu maçta rakibine oranla daha güzel, olumlu ve pozisyon açısından zengin bir futbol oynadı. Ancak unuttukları tek şey bu maçın diğer Galatasaray maçlarına göre önem ve konumunun daha farklı olması idi. Kaleci Volkan ‘ ın da güzel kurtarışları ile ‘’ Hayatının Maçını ‘’ oynaması ile Fenerbahçe kendine geldi ve şampiyonluğa inancını arttıran bir sonuç aldı. Fenerbahçe artık yarışa bu galibiyetle iyice ortak oldu..

Fenerbahçe için Unutulmaz bir yıl...

Son günlerde ligimiz de oynanan maçlara baktığımız da alınan skorları çoğu kimsenin tahmin edemeyeceğini düşünüyorum. Galatasaray ‘ ın rakibi Fenerbahçe ile aradaki büyük puan farkını rakibi lehine almış olduğu olumsuz sonuçlar ile kapattırması, bu devrede Beşiktaş ‘ ın bu zor günlerinde şampiyonu belirleme de almış olduğu sonuçlar ile yeniden eski günlerine dönüş sinyalleri vermesi, ligin sonları gelinirken kritik derbinin de galibini şimdiden belirleme de olasılık hesaplarına dönüştü. Peki, ne oldu kısaca bir bakalım. Öncelikle Galatasaray ‘ da daha önceki yıllarda edinilen tecrübelere rağmen bir konsantrasyon eksikliği var. Sarı kırmızılı ekip bütün bir ligi son derece başarılı bir şekilde yürütürken ve geniş kadro avantajını da kullanırken son maçlarda özellikle defans bloğunda olmadık hatalar yaptı. Buna karşın Fenerbahçe hiçbir zaman geri adım atmadı ve hem ligin sonlarında kaybettiği deplasman maçları hem de play offlar da almış olduğu Beşiktaş mağlubiyetine rağmen durumunu toparlamayı bildi ve işi son haftaya kadar getirdi. Son Trabzonspor maçına baktığımız zaman da defans ta yine ne yaptığını bilen bir defans bloğu önünde Stoch ‘ un çabukluğu, Baroni ‘ nin sürpriz koşuları ve Bienvenue ile Dia ‘nın ceza sahası önünde ki hareketliliği ile gol bulmayı amaçlamış bir takım vardı. Başarılı da oldular. Çünkü Trabzonspor ‘ un daha önce de söylediğimiz gibi ağır defans hattı haricinde topu saklamayı beceremeyen bir orta sahası ve forvette partnersiz likten artık yılgınlık gelmiş bir tek forveti kalmıştı. Nitekim Fenerbahçe de orta sahadan Emre ,Baroni gibi 2 tane tek pası seven oyuncunun yapmış olduğu basit paslaşma bile Trabzonspor ceza sahasını duraklattı. Gelen golden sonra kanatları her zaman olduğu gibi Ziegler ‘ in çalışkanlığı ve Caner ‘ in gole dönük oyun yapısı ile iyi kullanan Fenerbahçe yine Stoch ‘ un Emreden aldığı derinlemesine pasla neredeyse bütün sahayı tek başına geçtiği bir top ta kaçan şutunun ardından Bienvenue ile farkı 2 ye çıkardı.3 golde neredeyse 2 golün aynısı idi. Sadece bu kez sevindiren Baroni oldu. Trabzonspor gibi üst düzey bir takım nasıl kendi sahasında karbon kağıdı ile çekilmiş gibi birbirinin kopyesi 2 golü üst üste kendi kalesinde görür ? Bu maçı seyreden her Trabzonsporlunun bunu kendine sorması lazım değil ‘ mi ? Bu saatten sonra tahmin yürütmek zor ama şu ana kadar evinde oynadığı normal sezonda hiçbir maçı kaybetmeyen Fenerbahçe kendi sahasında sanki daha avantajlı gibi duruyor. Galatasaray ise bu kadar puan farkına ve rakiplerinin kötü durumuna rağmen nasıl bu noktaya gelindiğini kendisine sormalı. Fenerbahçe Alex ‘ in yokluğuna Moussa Sow ‘ un sakatlığına rağmen durmuyor, İnandıklarını, başarılı olmak istediklerini saha da kaldıkları 90 dakika boyunca hissediyorsunuz. Sanırım onlara bu enerjiyi veren de arkalarında ki Milyonlarca taraftar… Onlar bu sene şampiyon olamasalar da giymiş oldukları o formayı terlettiler. Bu sene hiçbir zaman unutulmayacak sanırım ,Fenerbahçe’ nin takibi gibi… Spor Dostluk’ tur derken güzel bir futbol izlemeyi kendi adıma diliyorum. http://zoomlabakalim.blogspot.com/ https://twitter.com/oguzakdeniz

6 Mayıs 2012 Pazar

Galatasaray ve Futbolun Gerçekleri..

Şu bir gerçek ki her ne kadar Fenerbahçe karşısında kaybetse de Galatasaray Türkiye standartlarının üzerinde bir futbol oynuyor. Şu an için ligin açık ara en iyi ayağa pas yapan takımı. Defans tan Ujfaluji ve Hakan Balta ‘nın hücuma katılmalarının yanında orta alanda Eboue,Selçuk , Emre çolak gibi verimli ayaklar kurdukları üçgende hem pas dağıtımını hem de hücuma genişlik kazandırma işlevini iyi yapıyorlar. Nitekim Trabzonspor karşısında da oynanan futbol böyle oldu. Trabzonspor ‘ da kaleci Tolga ve birkaç oyuncuyu daha saymazsak değişmesi gereken bir çok noktası var. Defansta Egemen ‘ in gitmesi ile zorlandıkları bir gerçek. Cech çok statik bir oyuncu.T rabzon için mevkisinin adamı değil. Tabi ne kadar ekmek o kadar köfte… Celustka İnter ‘ e gol attıktan sonra ortalar da yok. Araki bulasın. Alanzinho da verimli olamayınca Trabzonspor ortasahası mücadeleyi sevmeyen ,tekniğine güvenen Colman ‘ a bırakılıyor. Galatasaray deplasman da Trabzonspor ‘ u tek kelime ile oyun gücü ile alt etti.
Forvette Elmander ‘ in Hakan şükür ‘ ü andıran fuleli koşuları, boşalttığı noktalara Galatasaray ‘ lı kanat oyuncularının ve Eboue ‘ nin doldurmaları her pozisyonda Trabzonspor kalesinde tehlikeler doğurdu. Kafa toplarında fazla etkili olmayan Necati ‘ nin golünü bile buna bağlayabiliriz. Günümüz futbolunda hücum oyuncularınla rakibi durduramasan bile orta saha da ki kesicilerinle rakibi durdurmalısın ya da en azından bunu denemelisin. Galatasaray orta sahayı rahat geçince istediği gibi ataklarına yön verme şansına da sahip oldu. Trabzonspor da forvet ve kaleci hariç diğer bölgelerde aksamalar olunca sonuçta ister istemez farklı oldu. Trabzonspor kendi sahasında nasıl ve neden 4 gol yediğini mutlaka sorgulamalı. Şampiyonlar liginde oynadığı futbol ile taraflı tarafsız herkese dur bir dakika dedirten Adrian Mierjiewski bile o eski futbolundan uzaktı. Bu oyuncunun bile ilk geldiği zamanlarda ki halinden eser yok. Tabiki Brozeklerin de ortada olmaması etken. Ancak başta Henrique olmak üzere seneye mutlaka revizyona gidilmeli. Trabzonspor da ister inanın ister inanmayın Paolo Henrique gibi 100 tane futbolcu bulunur… Galatasaray şüphesiz Şampiyonluğun en güçlü adaylarından. Ancak bunda herhalde en büyük büyük düşünmelerini sağlayan ve takımı günden güne istikrarlı bir biçimde futbol oynatan Fatih terim ‘ de… Bu noktaya geldikten sonra kaybetmek istemeyeceklerdir artık… http://zoomlabakalim.blogspot.com/ https://twitter.com/#!/oguzakdeniz