11 Haziran 2011 Cumartesi

Sadece iki takım kaldı, ya diğerleri?

Bu sene lig gerçekten keyifli geçti. İstediklerini alan takımlar da oldu alamayanlar da. Ancak dört büyüklerin geneli açısından bu sene yaşanan ve yakın bir zamanda sonlanacak olan futbol ligimizin istendiği gibi geçmediğini söyleyebiliriz. Bakmayın Trabzonspor ile Fenerbahçe ‘nin ligin ilk iki sırasını paylaşmasına. Bu mücadele ye ne Beşiktaş ne Galatasaray dahil olamadı.

Ama şunu rahatlıkla söyleyebiliriz: Büyük takımlar ile eskiden olduğu gibi Anadolu takımları arasında farkta kalmadı. Her takım her takımı rahatlıkla yenebiliyor. Bu da futbolumuza lezzet veriyor .

Fenerbahçe aslında hiç te iyi başlamadığı bir sezonda antrenörüne güvenmenin ve arkasında durmanın semeresini gördü. Aykut Kocaman ve ekibi elindeki geniş kadronun avantajlarını kullanmanın yanı sıra Daniel Guiza‘yı kazanarak, Bilica ve iyi çalışmayan diğer futbolcuları ilk onbir’in dışında tutarak Yobo, Lugano ikilisine güverenerek oldukça iyi bir iş çıkardı. Fenerbahçe forvet hattı son derece kuvvetli oyunculardan yer almasına karşın orta saha da Alex’in yaratıcılığına ayak uyduran pek oyuncu çıkmaması yüzünden randımanlı oynayamıyordu. Stoch‘un verimsizliği ve Selçuk‘un istikrarsızlığı, diğer oyuncuların kolay kart görmeleri bir çok açıdan Fenerbahçe'yi etkiledi.



Oysaki Trabzonspor yine formsuzluk ve benzeri sıkıntılar olmasına rağmen takım oyununa daha çok yatkın olan ekip görüntüsündeydi. Yattaranın eski günlerini mumla aratması, gelen Polonyalılar dan Glowacki haricinde tam anlamı ile verim alınaması, Teofilo Gutierrez gibi bir oyuncunun takımdan ayrılması Bordo Mavililer için hesapta olmayan durumlardı. Buna rağmen Colman‘ın orta saha da Selçuk ile birbirlerini çok iyi tamamlamaları zaman, zaman Alanzinho nun bu bölgeye olağanüstü bir destek vermesi, defans bloğunda Egemen, Giray gibi oyuncuların çoğu zaman performanslarının üstlerine çıkmaları da artı değerlerdi. Üstelik Trabzonspor uzun yıllar sonra ilk defa doğru bir çalıştırıcı tercihi ile bu noktaya geldi.

Beşiktaş ve Galatasaray gibi büyük takımlarımız ise hocalarına başlangıçta duydukları güveni maalesef ligin sonlarına doğru veremediler. Oysaki ilk sezonunda bir Antrenörden başarı beklemek yerine ondan faydalanıp ilerleyen dönemlerde uzun vadeli çalışma metotları ile başarıyı elde etmek gerek.

Şimdi Ligin bitimine doğru Hem Trabzonspor hem de Fenerbahçe‘nin riskli maçları var. Aslında Rakiplerin seviyesi birbirinden çok farklı değil. Bu noktada birbiri ile daha iyi kenetlenen, taraftarını arkasına alan ekip başarıya ulaşacak gibi gözüküyor. Asıl beni ilgilendiren ve hoşuma giden hadise de Türk futbolunda Milli takımlar düzeyinde henüz istenen noktaya gelemesek tek lüpler arasında ki futbol mantalitesi farkının giderek azalması. Taşları doğru oynayan, profesyonel yaklaşan ve uzun vadeli düşünen kulüpler kazanıyor..Güzel olan da bu spordan keyif almak değil mi..?

15 Mayıs 2011 Pazar

FUTBOLUN F'Sİ....

Şu anda birinci ligde puan durumuna bakanlar dört büyükleri birlikte göremedikleri bir manzara ile karşılaşıyorlar. Aslına bakarsanız geçen sene Bursaspor ‘un şampiyon olması ile yavaş , yavaş futbolumuz da bir şeylerin değişeceği sinyalleri verilmişti. Artık Anadolu kulüpleri uzun zamandır doğru altyapı hamleleri, tesisleşme yönünde attıkları sağlam adımlar ve getirmiş oldukları kaliteli yabancılar ile büyük kulüpler ile çok rahat mücadele edebiliyor. Şimdi Bursaspor ‘un her ne kadar geçen sene yaşamış olduğu başarıdan uzaklaşsa da yaşamış olduğu istikrara birlikte göz atalım.Sağlam’ın takımı bu sene kalede Dimitar İvankov ‘un yaşamış olduğu formsuzluğa, defans bloğunda özellikle Şampiyonlar liginde büyük hatalar yapmasına ve yenilgiler almasına rağmen yine de 3.sırada bulunuyor.

Sezon ortasında Glasgow Rangers takımından gelen Kenny Miller gerçek anlamda bir santrafor. Ceza sahası içerisinde nokta atışları bu kadar isabetli bir oyuncuyu uzun zamandır futbolseverler göremedi. Aslına bakarsanız hücumda partneri olarak getirilen Altidore’ dan çok daha iyi bir oyuncu getirilse Bursaspor forveti çok daha rahatlar. Sercan ‘dan verim alınamaması ve transfer söylentileri, Volkan Şen ‘in yaşamış olduğu sorunlar, Turgay Bahadır ‘in bir türlü İlk on bir ‘e adapte edilememesi bu sıralamayı getirdi diyebiliriz.

Şampiyonluk yarışında ise şu anda Fenerbahçe ile Trabzonspor sürekli yer değiştiriyorlar. Şenol Güneş ‘in felsefesi, Burak yılmaz ‘ın gol yollarında ki artan grafiği, Umut Bulut’un özellikle asist anlamında sorumluluk alması, formsuz Yattara ya da yeni gelen Polonyalılardan istenilen verim alınamaması gibi durumları örttü diyebiliriz.Aslına bakarsanız keyifli bir lig yaşanıyor. Her takım her takımı saha farkı olmaksızın yenebiliyor. Eskiden olduğu gibi sürekli yaşanan galibiyet serileri çok nadir görülüyor.Bunu başaranlardan biri de Fenerbahçe…

Gelen eleştirilere rağmen antrenörüne sahip çıkması ve desteklemesi, gideceği konuşulan oyuncuları bile kazanma yolunda adımlar atılması bu başarıyı getirdi diyebiliriz.Bu tabloda Galatasaray ve Beşiktaş erken gönderilen antrenörlerinin sonuçlarını alıyor. Bir antrenörün takımı tanıması, fonsiyonlarını belirlemesi ve uygun saha içi taktikler geliştirmesi için takımla birlikte sezon öncesinde yada çok daha öncesinden birlikte olması şart. Galatasaray’ın Hagi ‘yi sezon ortasında getirip sezon sonu gelmeden göndermesi bu sene ligin en anlamsız olayıydı diyebiliriz. Ve Gaziantepspor yaratıcı orta sahası, fırsatçı ileri uç elemanları ve sağlam defans bloğu ile bu sene ligin en iyi takımlarından biri idi.Kaleci Karcemarskas ile birlikte Wagner, Popov, Nounkeu, Olcan, Cenk gibi pek çok oyuncusu bu sene bir çok takımın gıpta ile baktığı oyuncular oldu. Alkışlar Gaziantespor ‘a …

Ancak Eskişehirspor, Karabükspor, Manisaspor ve Kayserispor Türk futbolunun özellikle kısıtlı bütçelere rağmen ne kadar geliştiğini gösterdi. Bu 4 takım da zaman zaman oynadıkları futbol ve göze hoş gelen oyun tarzları ile ligimize zenginlik kattı. Burada Manisaspor ‘un özellikle son haftalarda almış oldukları yenilgilere dikkat çekmek lazım. Bu yenilgilere rağmen onların futbol felsefeleri, oyunu soğutmaya yönelik hiçbir girişime mahal vermeden oyunlarını oynama istekleri önemliydi. Belki Makakula ‘dan daha fazla verim alınabilse onların gol yollarında yaşamış oldukları sıkıntı da çözülecekti. Görünen o ki; Milli takımlar düzeyinde henüz istenilen seviyeye gelemesek de oyun anlamında ve oyunun yansıdığı tablo anlamında eskiden olduğu gibi dört büyüklerin ilk dört sırayı paylaştığı bir resim göremiyoruz. Bu da artık ilerleyen yıllarda çok şeyi değiştirecek…

27 Nisan 2011 Çarşamba

Beşiktaş 'ta Umut Hep var olacak..

Artık Ligin sonuna yavaş yavaş gelinmekte. Takımlar kalan haftalarda bütün güçlerini kazanmak ya da kaybetmemek için kullanıcaklar. Şu an ki tabloya baktığımız zaman aslında Ligin ilk üst sıralarındaki takımların eksikleri bir hayli fazla. Bu takımlardan biri de alışık olduğu sıralardan uzaklaşan Beşiktaş.

Beşiktaş'ın göze hoş gelen, üreten ve sonuca giden bir futbol anlayışı olduğunu söylemek güç. Forvet hattında Holosko'nun gitmesi ile rakibi süpriz koşular ile yıpratabilen, çabukluğu ile kolay gol pozisyonlarına giren oyuncu sayısı azaldı. Takımda Bobo'nun dışında orta sahadan aldığı toplar ile ceza sahası içerisinde etkinlik koyabilecek bir forvet oyuncusu yok.

Almeida'nın henüz Türk futboluna ve Beşiktaş'a alıştığını söylemeyiz. Çünkü Portekizli son dönemde oynadığı kupa maçı hariç hiç bir maçta kapasitesini koyamadı. Zengin Beşiktaş orta sahasının getirdiği toplar ve yarattığı pozisyonlarda Beşiktaş'ın halen Nobre 'den faydalanmasını anlamaya çalışmak çok güç. Nobre şu an ki hali ve gücü ile daha önceden kariyerinde oynamış olduğu Japonya liginde rahatlıkla oynayabilir. Ancak Türkiye liginin gün geçtikçe gelişen futbol anlayışında oldukça göze batıyor. Bu anlamda yardımcı olması maksadı ile alınan ve kariyerinde bitiriciliği ve gücü ile ön plana çıkan Nihat Kahveci hala ortalarda yok...

Real Sociedad günlerinde hücumda sürekli birlikte oynadığı Darko Kovaçeviç dışında ona yardım eden pek kimse olmamasına karşın Valery Karpin ve Xabi Alonso'nun dağıttığı paslara en önce koşan ve rakibi yıpratan görüntüsünü doğrusu çok özledik. Nihat'tan umudu kesmek çok kolay ama onu kazanmayı bilmek gerek ve halen neden kazanılamadığını da sormak gerek... Sezon ortasında büyük umutlar ile gelen ve geldiği gibi gönderilen Fatih Tekke yi de anlamak güç. Bu kadar kısa sürede gönderilicekse neden alındı..? Transfer yapmayı bilmek gerek. Beşiktaş doğrusunu isterseniz genelde olumlu bir transfer politikası izlemesine rağmen bu alanda istikrarı tutturamıyor.

Beşiktaş Orta sahası da uzun zamandır birlikte oynayamıyor. Bir bakıyorsunuz Guti sahada, Queresma yok... Bir bakıyorsunuz Simao sahada Fernandes yok. Takımın birlikte oynamasını sağlayamazsınız alışma devrenizi de uzun geçirirsiniz. Zaten Zapotochny, Holosko ve Fink gibi önemli oyuncular ile yollarınızı ayırdığınız bir dönemde elinizdeki şablonun değişmemesi için çalışmanız gerek. Ve bu takımda ki arkadaşlığı, birlikteliği ve iletişimi de gözden geçirmek gerek. Yabancı oyuncular neredeyse çoğu zaman birlikte vakit geçiriyolar. Türkçeyi anlamalarını bir kenara bırakın Türkçeyi öğrenmek ve iletişim kurmak için mevcut bir çabaları olup olmadığını bile henüz öğrenemedik. Eğer iletişim kuramazsınız, derdinizi anlatamazsanız takım ruhunu oluşturmada zorluklar yaşarsınız.

Bugün Beşiktaş'ın antremanlarına yansıyan manzara da bundan farklı değil. Takım içerisinde antreman yapmaktan zevk alan, birbirleri ile vakit geçirmekten zevk alan bir oyuncu topluluğu yaratmalısınız. Ve daha önemlisi bu oyuncuların saha dışında da birbirleri ile dayanışma içerisinde olmalarını temin etmelisiniz.

Bugün neden acaba Beşiktaş'ın yapmış olduğu kamp sayısı diğer takımların sezon içerisinde geçirmiş olduğu kamp adetlerinden daha az ? Bu takımın en azından önemli maçlar öncesinde kampa girmesi ve maç saatini sürekli taktik ve hazırlık çalışmaları ile geçirmesi gerek değil mi ? Beşiktaş taraftarı inanılmaz... Bugün takımına bu kadar zor bir dönemden geçerken bile böylesine bağlı ve inançlı kalabilmek herkesin harcı değil. Öyleyse saha içerisinde bu beklentileri karşılamak gerek...

Geçtiğimiz günlerde Guus Hiddink 'in Türkiye liginde takım çalıştıran antrenörler ile bir araya gelmesini çok olumlu buldum. Türk futbolu ve Milli takım için neler yapılabileceği konusunda elbette konuşmuşlardır.Ama içlerinde bir tek Schuster orada yok... Böylesine kapalı olmamak ve gelişmeleri takip etmek gerek. Türkiye ligine yeni gelmiş bir antrenör olarak burada bizlerden biri gibi olmasanda, olamasan da burayı, bu iklimi ve futbolu tanımak gerek. Garipsedim...

Elbette şu aşamada, biraz daha Schuster'e zaman tanımak ve biraz daha beklemek gerek. Tüm yaşananlara ve eksikliklere rağmen. Yeni gelen 3 Portekizlinin de adaptasyonun sağlanması için en azından... Ancak Beşiktaş 'ın ve Beşiktaşlının da hakettiği oyunu sahada vermek şartıyla. Bu taraftar skordan çok mücadele eden ve forması için ter döken çocuklar istiyor. Bunu görmek çok zor değil.

23 Nisan 2011 Cumartesi

27 Şubat 2011 Pazar

Son derbi maçı ve futbol gerçekleri..

Aslında izlediğimiz son derbi maçı bize Türk futbolunun içinde bulunduğu durumu çok net anlattı. Futbolcuları ile daha iyi iletişim kuran ve onları göreve geldiği ilk günden bu yana yavaş yavaş hazırlayan Fenerbahçe teknik direktörü Aykut kocaman'ın hanesine bu galibiyet artı olarak yazıldı.

Elbette Kocaman çok şanslı. Çünkü defansta Lugano gibi mücadeleyi seven, zaman zaman süpriz çıkışları ile gol arayan hatta yanında oynayan Nijeryalı partneri Joseph Yobo'nun açıklarını bile kapatan bir oyuncusu ile orta sahada az koşmasına ragmen futbol zekası, sahayı görüş yeteneği ve düşündüklerini uygulayabilmedeki yüksek becerisi ile De Souza gibi olağanüstü bir virtüözü var.

Son yıllarda Fenerbahçe' nin Ortega, Anelka, Van hooijdonk ve Kezman ile iyiden iyiye şekillenen yıldızları transfer etme ve Fenerbahçe formasını üzerlerine giydirme alışkanlığı var. Ve bu alışkanlık kimi zaman başarısız olsa da çoğu dünya klübünün uyguladığı bir taktik. Ama bu taktik şimdilik özellikle Niang ve Dİa da olumlu bir şekilde tutmuş görünüyor.

Fenerbahçe nin aslında işler iyiye gittiği zaman oyun şablonu son derece verimli sonuçlar veriyor. Defans bloğunda Uche ve Högh ikilisinden beri şekillenen Fabio Luciano, Stephjan Thomas ikilisi ile devam eden birbirleri ile uyumlu, fizik gücü yakın defans oyuncularının birlikteliği defans orta saha arasında ki top kayıplarının minimum 'a indirgenmesi için uygulanan klasik tandem taktiği.

Sağ kanatta Gökhan Gönül 'ün istekli ve arzulu oyununa sol kanatta Dia ve Andre Santos' un çabukluğu ve becerisi katılınca Fenerbahçe hücumlarına ister istemez zenginlik geliyor. Bu bağlamda Fenerbahçe de bu yükselişi Andre Santos'un kendini futbola vermesine, Gökhan Ünal gibi klübeye mahkum olan bir oyuncunun oynayabileceği bir takıma gönderilmesine, Kazım Richards'ın takımdan ayrılmasına ve başta Alex ve Stoch'un bile ilk onbir de yerinin garanti olmadığını artık iyice anlamalarını bağlayabiliriz.

Fenerbahçe nin elbette daha iyi olmasında Guiza gibi katkısı son derece sınırlı ancak potansiyeli yüksek bir oyuncunun kullanılamaması büyük etken olarak gözüküyor. Fenerbahçe orta sahası ne zaman topu verimli bir biçimde dağıtıp hızlı hücumcuları ile beşiktaş 'ın dörtlü defans bloğuna yüklendiğinde pozisyon yarattı.

Aslında bu noktada Schuster'i de anlamak zor. Kariyerine elbette saygı duymak gerekli. Ancak neden ısrarla bu takıma Ferrari'yi dahil etmeye çalışıyor ? Uzun zamandır formsuzluğu bilinen ve oynamayan bir oyuncuya forma vermek büyük risk. Üstelik Beşiktaş' ta yine sakatlıktan çıkan Ekrem dağ bile bir anda kendini kadro da bulabiliyor. Beşiktaş'ın kadrosunu verimli kullanabilmek Holosko gibi bir oyuncunun gönderilmesi gibi bir hata yapılmasına rağmen çok da zor değil.

Çünkü bu gün Türkiye Liglerinin tartışmasız en yetenekli orta saha oyuncuları Beşiktaş ta forma giyiyor. Ama Ernst'in sürekliliğini sağlayamazsan, Aurelio'ya daha fazla sorumluluk vermezsen İleri uçta fırsatlar dan yararlanamazsan ister istemez mağlup olursun.

Fenerbahçe bu galibiyet ile takım olma yolunda hakikaten önemli bir adım attı. Zaten son zamanlar da hem saha içi idmanlarının neşesi hem de saha dışında yaşanan olumlu hava bu sinyalleri veriyordu. Takımın bundan sonra kalan haftalarda istemediği sonuçlar almaması için özellikle kaleci Volkan'a çok büyük iş düşüyor. Zira şampiyonluk yolunda Hem Trabzonspor 'un iştahı hemde Bursaspor'un süprizleri seven yanı Sarı lacivertli ekibi oldukça zorlayacaktır.

Bir parantez de Gaziantepspor, Karabükspor ve Manisaspor takımlarına açmak lazım. Bu 3 takım da inanılmaz bir futbol sergiliyorlar. Antep takımında İsmael Sosa'nın kendini bulması, İvelin Popov gibi önemli bir futbolcunun forvet hattına kattığı zenginlik ve orta sahaya alınan Wagner gibi yaratıcı bir oyuncunun varlığı tüm takıma hem güven hem de istikrar getirmiş durumda. Üstelik öyle bir kalecileri var ki. Tartışmasız Litvanyalı şu an ligin en iyi eldiveni. Aslında Jose Couceiro döneminde izlenmeye başlanan Karcemarkas transferinde klübün ne kadar ısrarcı olduğunu hepimiz görmüştük. Tam isabet...

Ve Karabükspor... Orta sahada Cernat gibi bir virtüözün sakatlığına rağmen yılmadılar. Emenike' yi yine şansız bir sakatlıktan sonra kaybettiler.Yılmadılar... Bu takım öylesine mücadeleci ve centilmen bir futbol oynuyor ki izleyip te hayran olmamak mümkün değil. Forvet hattında Denizlispor da attığı son dakika golleri ile ünlenen ceza sahasında bitirici ve fırsatçı olduğunu defalarca ispat eden Angelov dan daha fazla yararlanmaları mutlaka gerekli.

Vestel Manisaspor ise aynı tempo da maçlarına devam ediyorlar. Göze hoş gelen futbol anlayışları, modern futbolun gerektiği bütün olgulara sahip. Forvet hattında ki çok yönlülük, Orta sahada genç oyuncularinin çabası Joshua Simpson gibi yetenekli ve iyi bir oyuncu ile birleşince ortaya güzel bir lezzet çıkıyor.

Herhalde Angola'lı Manucho dan daha önce Makakula'nın bu takımda olduğu, daha fazla forma giymesi halinde daha verimli olabileceği unutulmamalı. Süper ligin pek çok takımın da bu 2 oyuncu gibi güçlü, atletik santraforlar maalesef mevcut değil. Üstelik takımın forvet hattında yaşadığı derinlik defanstan gelen Kalabane ve Dixon da duran toplar da ortaya çıkması ile daha da büyüyor. Son olarak bu 3 takımı keyifle izlemek lazım diyorum.