15 Mayıs 2011 Pazar

FUTBOLUN F'Sİ....

Şu anda birinci ligde puan durumuna bakanlar dört büyükleri birlikte göremedikleri bir manzara ile karşılaşıyorlar. Aslına bakarsanız geçen sene Bursaspor ‘un şampiyon olması ile yavaş , yavaş futbolumuz da bir şeylerin değişeceği sinyalleri verilmişti. Artık Anadolu kulüpleri uzun zamandır doğru altyapı hamleleri, tesisleşme yönünde attıkları sağlam adımlar ve getirmiş oldukları kaliteli yabancılar ile büyük kulüpler ile çok rahat mücadele edebiliyor. Şimdi Bursaspor ‘un her ne kadar geçen sene yaşamış olduğu başarıdan uzaklaşsa da yaşamış olduğu istikrara birlikte göz atalım.Sağlam’ın takımı bu sene kalede Dimitar İvankov ‘un yaşamış olduğu formsuzluğa, defans bloğunda özellikle Şampiyonlar liginde büyük hatalar yapmasına ve yenilgiler almasına rağmen yine de 3.sırada bulunuyor.

Sezon ortasında Glasgow Rangers takımından gelen Kenny Miller gerçek anlamda bir santrafor. Ceza sahası içerisinde nokta atışları bu kadar isabetli bir oyuncuyu uzun zamandır futbolseverler göremedi. Aslına bakarsanız hücumda partneri olarak getirilen Altidore’ dan çok daha iyi bir oyuncu getirilse Bursaspor forveti çok daha rahatlar. Sercan ‘dan verim alınamaması ve transfer söylentileri, Volkan Şen ‘in yaşamış olduğu sorunlar, Turgay Bahadır ‘in bir türlü İlk on bir ‘e adapte edilememesi bu sıralamayı getirdi diyebiliriz.

Şampiyonluk yarışında ise şu anda Fenerbahçe ile Trabzonspor sürekli yer değiştiriyorlar. Şenol Güneş ‘in felsefesi, Burak yılmaz ‘ın gol yollarında ki artan grafiği, Umut Bulut’un özellikle asist anlamında sorumluluk alması, formsuz Yattara ya da yeni gelen Polonyalılardan istenilen verim alınamaması gibi durumları örttü diyebiliriz.Aslına bakarsanız keyifli bir lig yaşanıyor. Her takım her takımı saha farkı olmaksızın yenebiliyor. Eskiden olduğu gibi sürekli yaşanan galibiyet serileri çok nadir görülüyor.Bunu başaranlardan biri de Fenerbahçe…

Gelen eleştirilere rağmen antrenörüne sahip çıkması ve desteklemesi, gideceği konuşulan oyuncuları bile kazanma yolunda adımlar atılması bu başarıyı getirdi diyebiliriz.Bu tabloda Galatasaray ve Beşiktaş erken gönderilen antrenörlerinin sonuçlarını alıyor. Bir antrenörün takımı tanıması, fonsiyonlarını belirlemesi ve uygun saha içi taktikler geliştirmesi için takımla birlikte sezon öncesinde yada çok daha öncesinden birlikte olması şart. Galatasaray’ın Hagi ‘yi sezon ortasında getirip sezon sonu gelmeden göndermesi bu sene ligin en anlamsız olayıydı diyebiliriz. Ve Gaziantepspor yaratıcı orta sahası, fırsatçı ileri uç elemanları ve sağlam defans bloğu ile bu sene ligin en iyi takımlarından biri idi.Kaleci Karcemarskas ile birlikte Wagner, Popov, Nounkeu, Olcan, Cenk gibi pek çok oyuncusu bu sene bir çok takımın gıpta ile baktığı oyuncular oldu. Alkışlar Gaziantespor ‘a …

Ancak Eskişehirspor, Karabükspor, Manisaspor ve Kayserispor Türk futbolunun özellikle kısıtlı bütçelere rağmen ne kadar geliştiğini gösterdi. Bu 4 takım da zaman zaman oynadıkları futbol ve göze hoş gelen oyun tarzları ile ligimize zenginlik kattı. Burada Manisaspor ‘un özellikle son haftalarda almış oldukları yenilgilere dikkat çekmek lazım. Bu yenilgilere rağmen onların futbol felsefeleri, oyunu soğutmaya yönelik hiçbir girişime mahal vermeden oyunlarını oynama istekleri önemliydi. Belki Makakula ‘dan daha fazla verim alınabilse onların gol yollarında yaşamış oldukları sıkıntı da çözülecekti. Görünen o ki; Milli takımlar düzeyinde henüz istenilen seviyeye gelemesek de oyun anlamında ve oyunun yansıdığı tablo anlamında eskiden olduğu gibi dört büyüklerin ilk dört sırayı paylaştığı bir resim göremiyoruz. Bu da artık ilerleyen yıllarda çok şeyi değiştirecek…

27 Nisan 2011 Çarşamba

Beşiktaş 'ta Umut Hep var olacak..

Artık Ligin sonuna yavaş yavaş gelinmekte. Takımlar kalan haftalarda bütün güçlerini kazanmak ya da kaybetmemek için kullanıcaklar. Şu an ki tabloya baktığımız zaman aslında Ligin ilk üst sıralarındaki takımların eksikleri bir hayli fazla. Bu takımlardan biri de alışık olduğu sıralardan uzaklaşan Beşiktaş.

Beşiktaş'ın göze hoş gelen, üreten ve sonuca giden bir futbol anlayışı olduğunu söylemek güç. Forvet hattında Holosko'nun gitmesi ile rakibi süpriz koşular ile yıpratabilen, çabukluğu ile kolay gol pozisyonlarına giren oyuncu sayısı azaldı. Takımda Bobo'nun dışında orta sahadan aldığı toplar ile ceza sahası içerisinde etkinlik koyabilecek bir forvet oyuncusu yok.

Almeida'nın henüz Türk futboluna ve Beşiktaş'a alıştığını söylemeyiz. Çünkü Portekizli son dönemde oynadığı kupa maçı hariç hiç bir maçta kapasitesini koyamadı. Zengin Beşiktaş orta sahasının getirdiği toplar ve yarattığı pozisyonlarda Beşiktaş'ın halen Nobre 'den faydalanmasını anlamaya çalışmak çok güç. Nobre şu an ki hali ve gücü ile daha önceden kariyerinde oynamış olduğu Japonya liginde rahatlıkla oynayabilir. Ancak Türkiye liginin gün geçtikçe gelişen futbol anlayışında oldukça göze batıyor. Bu anlamda yardımcı olması maksadı ile alınan ve kariyerinde bitiriciliği ve gücü ile ön plana çıkan Nihat Kahveci hala ortalarda yok...

Real Sociedad günlerinde hücumda sürekli birlikte oynadığı Darko Kovaçeviç dışında ona yardım eden pek kimse olmamasına karşın Valery Karpin ve Xabi Alonso'nun dağıttığı paslara en önce koşan ve rakibi yıpratan görüntüsünü doğrusu çok özledik. Nihat'tan umudu kesmek çok kolay ama onu kazanmayı bilmek gerek ve halen neden kazanılamadığını da sormak gerek... Sezon ortasında büyük umutlar ile gelen ve geldiği gibi gönderilen Fatih Tekke yi de anlamak güç. Bu kadar kısa sürede gönderilicekse neden alındı..? Transfer yapmayı bilmek gerek. Beşiktaş doğrusunu isterseniz genelde olumlu bir transfer politikası izlemesine rağmen bu alanda istikrarı tutturamıyor.

Beşiktaş Orta sahası da uzun zamandır birlikte oynayamıyor. Bir bakıyorsunuz Guti sahada, Queresma yok... Bir bakıyorsunuz Simao sahada Fernandes yok. Takımın birlikte oynamasını sağlayamazsınız alışma devrenizi de uzun geçirirsiniz. Zaten Zapotochny, Holosko ve Fink gibi önemli oyuncular ile yollarınızı ayırdığınız bir dönemde elinizdeki şablonun değişmemesi için çalışmanız gerek. Ve bu takımda ki arkadaşlığı, birlikteliği ve iletişimi de gözden geçirmek gerek. Yabancı oyuncular neredeyse çoğu zaman birlikte vakit geçiriyolar. Türkçeyi anlamalarını bir kenara bırakın Türkçeyi öğrenmek ve iletişim kurmak için mevcut bir çabaları olup olmadığını bile henüz öğrenemedik. Eğer iletişim kuramazsınız, derdinizi anlatamazsanız takım ruhunu oluşturmada zorluklar yaşarsınız.

Bugün Beşiktaş'ın antremanlarına yansıyan manzara da bundan farklı değil. Takım içerisinde antreman yapmaktan zevk alan, birbirleri ile vakit geçirmekten zevk alan bir oyuncu topluluğu yaratmalısınız. Ve daha önemlisi bu oyuncuların saha dışında da birbirleri ile dayanışma içerisinde olmalarını temin etmelisiniz.

Bugün neden acaba Beşiktaş'ın yapmış olduğu kamp sayısı diğer takımların sezon içerisinde geçirmiş olduğu kamp adetlerinden daha az ? Bu takımın en azından önemli maçlar öncesinde kampa girmesi ve maç saatini sürekli taktik ve hazırlık çalışmaları ile geçirmesi gerek değil mi ? Beşiktaş taraftarı inanılmaz... Bugün takımına bu kadar zor bir dönemden geçerken bile böylesine bağlı ve inançlı kalabilmek herkesin harcı değil. Öyleyse saha içerisinde bu beklentileri karşılamak gerek...

Geçtiğimiz günlerde Guus Hiddink 'in Türkiye liginde takım çalıştıran antrenörler ile bir araya gelmesini çok olumlu buldum. Türk futbolu ve Milli takım için neler yapılabileceği konusunda elbette konuşmuşlardır.Ama içlerinde bir tek Schuster orada yok... Böylesine kapalı olmamak ve gelişmeleri takip etmek gerek. Türkiye ligine yeni gelmiş bir antrenör olarak burada bizlerden biri gibi olmasanda, olamasan da burayı, bu iklimi ve futbolu tanımak gerek. Garipsedim...

Elbette şu aşamada, biraz daha Schuster'e zaman tanımak ve biraz daha beklemek gerek. Tüm yaşananlara ve eksikliklere rağmen. Yeni gelen 3 Portekizlinin de adaptasyonun sağlanması için en azından... Ancak Beşiktaş 'ın ve Beşiktaşlının da hakettiği oyunu sahada vermek şartıyla. Bu taraftar skordan çok mücadele eden ve forması için ter döken çocuklar istiyor. Bunu görmek çok zor değil.

23 Nisan 2011 Cumartesi

27 Şubat 2011 Pazar

Son derbi maçı ve futbol gerçekleri..

Aslında izlediğimiz son derbi maçı bize Türk futbolunun içinde bulunduğu durumu çok net anlattı. Futbolcuları ile daha iyi iletişim kuran ve onları göreve geldiği ilk günden bu yana yavaş yavaş hazırlayan Fenerbahçe teknik direktörü Aykut kocaman'ın hanesine bu galibiyet artı olarak yazıldı.

Elbette Kocaman çok şanslı. Çünkü defansta Lugano gibi mücadeleyi seven, zaman zaman süpriz çıkışları ile gol arayan hatta yanında oynayan Nijeryalı partneri Joseph Yobo'nun açıklarını bile kapatan bir oyuncusu ile orta sahada az koşmasına ragmen futbol zekası, sahayı görüş yeteneği ve düşündüklerini uygulayabilmedeki yüksek becerisi ile De Souza gibi olağanüstü bir virtüözü var.

Son yıllarda Fenerbahçe' nin Ortega, Anelka, Van hooijdonk ve Kezman ile iyiden iyiye şekillenen yıldızları transfer etme ve Fenerbahçe formasını üzerlerine giydirme alışkanlığı var. Ve bu alışkanlık kimi zaman başarısız olsa da çoğu dünya klübünün uyguladığı bir taktik. Ama bu taktik şimdilik özellikle Niang ve Dİa da olumlu bir şekilde tutmuş görünüyor.

Fenerbahçe nin aslında işler iyiye gittiği zaman oyun şablonu son derece verimli sonuçlar veriyor. Defans bloğunda Uche ve Högh ikilisinden beri şekillenen Fabio Luciano, Stephjan Thomas ikilisi ile devam eden birbirleri ile uyumlu, fizik gücü yakın defans oyuncularının birlikteliği defans orta saha arasında ki top kayıplarının minimum 'a indirgenmesi için uygulanan klasik tandem taktiği.

Sağ kanatta Gökhan Gönül 'ün istekli ve arzulu oyununa sol kanatta Dia ve Andre Santos' un çabukluğu ve becerisi katılınca Fenerbahçe hücumlarına ister istemez zenginlik geliyor. Bu bağlamda Fenerbahçe de bu yükselişi Andre Santos'un kendini futbola vermesine, Gökhan Ünal gibi klübeye mahkum olan bir oyuncunun oynayabileceği bir takıma gönderilmesine, Kazım Richards'ın takımdan ayrılmasına ve başta Alex ve Stoch'un bile ilk onbir de yerinin garanti olmadığını artık iyice anlamalarını bağlayabiliriz.

Fenerbahçe nin elbette daha iyi olmasında Guiza gibi katkısı son derece sınırlı ancak potansiyeli yüksek bir oyuncunun kullanılamaması büyük etken olarak gözüküyor. Fenerbahçe orta sahası ne zaman topu verimli bir biçimde dağıtıp hızlı hücumcuları ile beşiktaş 'ın dörtlü defans bloğuna yüklendiğinde pozisyon yarattı.

Aslında bu noktada Schuster'i de anlamak zor. Kariyerine elbette saygı duymak gerekli. Ancak neden ısrarla bu takıma Ferrari'yi dahil etmeye çalışıyor ? Uzun zamandır formsuzluğu bilinen ve oynamayan bir oyuncuya forma vermek büyük risk. Üstelik Beşiktaş' ta yine sakatlıktan çıkan Ekrem dağ bile bir anda kendini kadro da bulabiliyor. Beşiktaş'ın kadrosunu verimli kullanabilmek Holosko gibi bir oyuncunun gönderilmesi gibi bir hata yapılmasına rağmen çok da zor değil.

Çünkü bu gün Türkiye Liglerinin tartışmasız en yetenekli orta saha oyuncuları Beşiktaş ta forma giyiyor. Ama Ernst'in sürekliliğini sağlayamazsan, Aurelio'ya daha fazla sorumluluk vermezsen İleri uçta fırsatlar dan yararlanamazsan ister istemez mağlup olursun.

Fenerbahçe bu galibiyet ile takım olma yolunda hakikaten önemli bir adım attı. Zaten son zamanlar da hem saha içi idmanlarının neşesi hem de saha dışında yaşanan olumlu hava bu sinyalleri veriyordu. Takımın bundan sonra kalan haftalarda istemediği sonuçlar almaması için özellikle kaleci Volkan'a çok büyük iş düşüyor. Zira şampiyonluk yolunda Hem Trabzonspor 'un iştahı hemde Bursaspor'un süprizleri seven yanı Sarı lacivertli ekibi oldukça zorlayacaktır.

Bir parantez de Gaziantepspor, Karabükspor ve Manisaspor takımlarına açmak lazım. Bu 3 takım da inanılmaz bir futbol sergiliyorlar. Antep takımında İsmael Sosa'nın kendini bulması, İvelin Popov gibi önemli bir futbolcunun forvet hattına kattığı zenginlik ve orta sahaya alınan Wagner gibi yaratıcı bir oyuncunun varlığı tüm takıma hem güven hem de istikrar getirmiş durumda. Üstelik öyle bir kalecileri var ki. Tartışmasız Litvanyalı şu an ligin en iyi eldiveni. Aslında Jose Couceiro döneminde izlenmeye başlanan Karcemarkas transferinde klübün ne kadar ısrarcı olduğunu hepimiz görmüştük. Tam isabet...

Ve Karabükspor... Orta sahada Cernat gibi bir virtüözün sakatlığına rağmen yılmadılar. Emenike' yi yine şansız bir sakatlıktan sonra kaybettiler.Yılmadılar... Bu takım öylesine mücadeleci ve centilmen bir futbol oynuyor ki izleyip te hayran olmamak mümkün değil. Forvet hattında Denizlispor da attığı son dakika golleri ile ünlenen ceza sahasında bitirici ve fırsatçı olduğunu defalarca ispat eden Angelov dan daha fazla yararlanmaları mutlaka gerekli.

Vestel Manisaspor ise aynı tempo da maçlarına devam ediyorlar. Göze hoş gelen futbol anlayışları, modern futbolun gerektiği bütün olgulara sahip. Forvet hattında ki çok yönlülük, Orta sahada genç oyuncularinin çabası Joshua Simpson gibi yetenekli ve iyi bir oyuncu ile birleşince ortaya güzel bir lezzet çıkıyor.

Herhalde Angola'lı Manucho dan daha önce Makakula'nın bu takımda olduğu, daha fazla forma giymesi halinde daha verimli olabileceği unutulmamalı. Süper ligin pek çok takımın da bu 2 oyuncu gibi güçlü, atletik santraforlar maalesef mevcut değil. Üstelik takımın forvet hattında yaşadığı derinlik defanstan gelen Kalabane ve Dixon da duran toplar da ortaya çıkması ile daha da büyüyor. Son olarak bu 3 takımı keyifle izlemek lazım diyorum.

21 Şubat 2011 Pazartesi

Takım olmanın dayanılmaz Hafifliği..

Ligimizin ilk yarısı oldukça çekişmeli geçen bir yarım sezonun ardından sona erdi.İlk yarının genel anlamda tablosuna bakarsak Fenerbahçe nin pek te sürpriz sayılmıyacak şekilde 1.lik basamağını elde ettiğini görüyoruz.Fenerbahçe bu başarıya elbette Aydın Örs gibi yıllarca türk basketboluna hizmet eden ve büyük başarılar kazanan bir ismi basketbol şubesinin başına getirmek ve antrenör seçiminde Newan Spahija gibi disiplinli,felfesesi olan bir çalıştırıcıyı seçmekle yakaladı.
İlk yarıda fenerbahçe Ömer Onan’ın saha içerisinde ki kendini aşan performansı,Kinsey’in oyun sıkıştığı anlardaki yaratıcılığı Mirsat ın ribaundlar da ki etkinliği ve Ukiç oyun kurucu pozisyonunda ki güçlü oyunuyla hakettiği sonuçlar aldı.İlk yarı boyunca belki eğer Lynn Greer dan daha fazla katkı alınsaydı ve Lavrinoviç biraz daha sorumluluk alabilseydi çok daha büyük bir galibiyet yüzdesi yakalanabilirdi.2.sırada ise uyum un arkadaşlığın ve büyük takım olabilmenin büyük bütçeler ile sınırlı olmadığını gösteren harika bir örnek görüyoruz.
Banvit Orhun Ene nin antrenörlüğünde oyuncularını maksimum kullanıp,mücadele,taktiksel zenginlik ve seyirci faktörü ile takımı bütünleştirip oldukça iyi bir çıkış yakaladı.Takım pota altında lance williams ve chuck davis gibi 2 önemli pota altı oyuncusuna emanet bir biçimde arka alanda barış ermiş mutlu akpınar ve keith simmons üçlüsünün katkıları ile bir çok önemli galbiyet aldı.
Elbette ki takım Goluboviç gibi güçlü ve çember altında mücadele etmekten yılmayan bir oyuncunun katılımı ile daha da güçlendi.Banvit in sınırlı imkanlar ile başardıklarına şapka çıkarmamak çok zor. Banvit in hemen ardından ise Galatasaray ı görüyoruz.Basketbol şubesine diğer büyük takımlar kadar kaynak aktarmasalar da Oktay Mahmudi gibi deneyimli bir coacha sahipler.Seyircinin sevgilisi Rancik skor yükünü çekiyor.Ayrıca Shumpert takımın dış atışlarda ki en önemli silahı..Çember altında Andriç ve Tutku ile zengin bir ilk 5 e sahipler.Ayrıca hızlı oyunda tutkunun yaratıcılığı ve performansı ile ligin en dikkat edilmesi gereken takımlarından biri oldular.Bravo Galatasaray.
Bu sene pek çok takım da ligimizde beklemediği sonuçlar aldı.Aslında taşıma su ile değirmen dönmeyeceğini halen anlayamayan Efes pilsen de o takımlardan biri.Perasoviç in sezon boyunca Cenk akyol ve Ender arslan gibi 2 önemli silahı kullanmayışı,Vujçiç takıma gereken katkıyı istikrarlı bir biçimde verememesi guard pozisyonunda oyunun sürekli Tuncerinin üzerine yıkılması ve türk vatandaşlığına geçen ligimizin halen hatırı sayılır pivotlarından Erwin Dudley in benche mahkum olması bu sıralamayı doğurdu diyebiliriz.Perasoviç e belli ki türkiye liginin atmosferi yeterince anlatılmadı.Oysaki efes pilsen her türlü İmkansızlığa ve ihtimale rağmen kadro açısından ilk 2 nin içerisinde olmalıydı.
Keza Türk telekom da beklediğini bulamayan takımlardan.Bir çok yabancı oyuncu getirip,Ankarayı gezdirip gönderdiler.Faruk akagün ile sezon ortasında yollarını ayırmaları bir yana ellerinde ki mevcut yabancı oyunculardan bir türlü beklediklerini alamadılar.Çünkü Beciroviç haricinde bu yabancıların hiç biri Telekom’un hedefleri ile örtüsmüyordu.İlk yarının sonlarına doğru takıma katılan yine eski bir telekomlu olan Jan jagla isabetli bir transfer oldu.Zaten Jagla ispanya ve alman milli takımında ki deneyimleri ve gücü ile çember altında her zaman telekom takımının işine yarayabilir.Harcadıkları bütçe ye göre konuşursak şu an ilk 10 un içerisine zorlukla girebilmeleri belki de ligimizin ilk yarısının en sürpriz neticesi..
Bu sene ilk 3 sıralamada ki takımlar haricinde antalya belediye,olin edirne ve pınar karşıyaka sergiledikleri oyun ve mücadele güçleri ile ligimize renk kattılar.O yüzden bu 3 takıma ayrı bir parantez açmak gerekiyor.Karşıyaka da holston ın geçen seneden beri takımı tanıması,furkan ,eldridge gibi oyuncuların verdiği katkı izmir takımına haklı bir beşincilik getirdi.Olin edirne ise sınırlı ve mütevazi bütçesi ile harika sonuçlar aldı.Sonuç olarak 2 yarı ilk yarıdan çok daha zorlu geçicek.İlk yarının istikrarsız takımları bu sıralamayı görüp daha çok düşünmeliler.2.yarı için erken konuşmak zor ancak Şampiyonluk yolunca daha çok sular akıcağı kesin…

Oğuz Akdeniz

Nba Tıpkı Tbl gibi..

Amerikan profosyonel basketbol liginde aslında tam da beklenen bir seyirde ilerliyor.Kendi konferanslarında lider olan takımlar zaten güçlü kadroları ile bu sıralamayı sezon başlarken belli etmişlerdi.Boston Celtics'te sezonu çok iyi bir galibiyet yüzdesi ile götüren takımlardan.Deneyimli oyuncular ve genç oyuncuların son derece uyumlu oldukları gözleniyor.

Pierce neredeyse takımın demirbaşı.Ligin en değerli oyuncularından biri olan Ray Allen ile birlikte kısa forvet mevkisini sırtladığı gibi skora da önemli katkılarda bulunuyorlar.Takımın son derece fazla sayıda dış şut tehdidi olması yeşil yoncaların arka alanının çember altında rahatlamasını sağlıyor.

Shaquile O'neal ve Kendric Perkins gibi kalın sıze'ı yüksek oyuncuların mücadeleyi sevmeleri Boston fast break lerinin aslında şifrelerini vermekte.Elbette Doc Rivers' ın takımı uzun yıllardan beri tanıması ve Rajon Rondo ile Nate robinson ikilisine guard mevkisinde sorumluluk vermesi Boston'ın içerde ve dışarda yüksek tempolu oyununa imkan sağlıyor.

Temsilcilerimizden Semih ise her geçen gün oyununu geliştiriyor.Bu noktada yeteneklerini bilerek hareket etmesi ve oyunun mücadele yönününe ağırlık vermesi hanesine artı olarak yazılıyor.Celtics' in sıralama olarak hemen altında bulunan ekipler 76 Ers ve Newyork takımları galibiyet yüzdeleri birbirine hemen hemen eşit olan takımlar.Ancak kapasiteleri sınırlı ve gücleri doğrultusunda yer bulabilen ekipler.

76 ers İguodala ve Brand in yokluğunda neler yapabileceği belli olmayan bir takım.Newyork ise takım oyununa daha yatkın bir profil çiziyor.Çember altında Amare Stoudmire büyük kazanç..Raymond Felton belki zaman zaman pas hataları yapıyor ama asla bencil bir oyuncu değil..Danilo galinari ve Chandler skor olarak gereken katkıyı veriyorlar.

Merkez konferansında ise Chicago yaptığı takviyelerin meyvelerini alıyor.Derrick Rose her zaman ki gibi takımın olmazsa olmazı.Onun hızlı hücumlarında deng ve boozer skor üretmekte zorluk çekmiyorlar.Takım etiketini yakalayabilmiş oyunun son saniyesine kadar oyunu bırakmayan ekiplerden.Ömer aşık bu takımda daha fazla süre almalı..4-5 dakikalık süreler ile ne kadar bu takıma ısındığını gösterebilir ki. ? Son olarak kazandığı bucks maçında takım olarak 2 li oyunları ne kadar sevdiklerini gösterdiler.

Diğer konferanslar da Miami,Oclohoma City,Lakers,ve San antonio liderlik koltuğuna kurulan takımlar.Bu ekipler den sadece Lakers istikrarsızlığı ve dış sahada aldığı mağlubiyetler ile soru işaretleri doğuruyor.Elbette ki Jackson'ın oyun şablonunda Kobe Bryant ve Odom un payı ve aldığı rol büyük.Ancak diğer oyuncuların tıpkı Gasol gibi bu 2 oyuncuya destek vermeleri için taşın altına ellerini sokmaları şart.

Oğuz Akdeniz


Beşiktaş artık yarını düşünmeli...

Oldum olası küçük takımlar da büyük antrenör olmayı başarabilen teknik adamları severim.Şartların zorluğuna aldırmadan,takım yaratabilen,birbirini seven ,düşünen ekip arkadaşları oluşturabilen teknik adamlar gidebildikleri her ortamda değerlidirler,fark yaratırlar. Bir de ellerine gelen kadroların avantajı ile başarıya ulaşan,büyük takımlar da büyük antrenör olmayı sağlayabilmiş teknik adamlar vardır.Şimdi siz Beşiktaş'ın antrenörü Bernd Schuster için hangi tanımlamayı yaparsınız..?

Elinde gerçekten Beşiktaş tarihinde belki de hiç bir antrenöre nasip olmamış bir kadro var. Sınırsız imkanlar,taraftar ve medya desteği,ve Beşiktaş ın başarıya ulaşması için teknik heyetin arkasında bir yönetim kurulu Peki Sonuç ne..?

Beşiktaş haftalardır istikrarsız bir oyun oynuyor.İzleyenlere keyif vermiyor. Eskisi gibi mücadeleci,topu seven ve futbol oynamayı bilen oyuncuların yarattığı takım bir anda sanki kabuk değiştirmiş gibi. Futbol takımlarının elbette tek sorumlusu teknik patronlar değildir.Başarı veya başarısızlık takım halinde sahiplenilmelidir. Ancak gelinen noktada mutlaka Beşiktaş ın geçmişte yaptıklarından bir takım dersler alması gerek.

Bu kadronun değişmesi mümkün olmayan olmazsa olmazları var. Gelen Portekizlilerin haricinde orta sahada Fabian Ernst ve Roberto Hilbert mutlaka oynatılmalı,Forvet mevkisinde Almedia gibi çabuk,fiziği yeterli ve yıpratıcı bir oyuncu orta sahanın tam desteğini alabilmeli,Beşiktaş takım halinde savunma yapmayı ve hücum edebilmeyi başarabilmeli,Guti Hernandez ' in ilerlemiş yaşına rağmen halen nasıl mücadele ettiği anlatılmalı,izletilmeli.

Ve Beşiktaş mutlaka ama mutlaka defans bloğunu şekillendirebilmeli. Haftalardır varlığı ile yokluğu belli olmayan Matteo Ferrari nasıl olur da Dinamo Kiev gibi bir takım karşısında formasını alabilir. ? Bu oyuncunun ne kadar hazır olduğunu yada olmadığı tartışılmaz mı ?

Ve belki de günümüz futbolunun en önemli bölgesi olan ,oyunu en geriden süzebilme,yönetebilme ve yönlendirebilme özelliği olan kaleci mevkisi için neden ilk onbir deki yeri ve konumu tartışılmayacak bir kaleci transfer edilmez ? Beşiktaş 'ın belkide en önemli sorunu Shorunmu yada Mrmıç gibi takımı ile özdeşleşebilecek ve herkesin taraflı tarafsız güvenebileceği bir kaleci takviyesi yapılmaması olabilir. Elbette ki kalecilik tecrübe işidir ,Bir kaleci ancak takım ile beraber sahada olursa form tutabilir. Ancak Beşiktaş 'ın şu anda ki durumunu riske atabilecek bir pozisyonu varmıdır..? Değerlendirmek gerek...

Beşiktaş ın kadrosunda ufakta olsa bir revizyona gidilmesi ve Türk futbolundan anlayan,futbolumuzun dinamiklerini yeterince bilen ve etüd edebilmiş bir antrenör' ün Schuster 'in yardımcılığına getirilmesi belkide kötüye giden takımın toparlanabilmesi için bir şanstır. Şunu kabul etmek gerek ki ligimizde gittiği takımlarda şampiyonluklar yaşamış italya ligi tecrübesi olan Zapatochny gönderilmemeliydi. Çünkü tam bir profosyonel olmasının yanısıra mücadeleci ve istikrarlıydı. Oysa şimdi defans bloğu top Beşiktaş ceza sahasına sıkıştığında oyunu soğutabilmek için yeterli hamleleri bir türlü yapamıyor.

Nobre' nin yetenekleri ve yapabilecekleri bilinmesine rağmen oldukça fazla süre alması,Sivok'un geçirdiği sakatlıktan sonra yeterince hazır olmadan kadroya dahil edilmesi ve bölgesinin alternatifi olmaması,Mehmet aurelio' nun formsuzluğu,ve en önemlisi takımın kapasitesinin farkında olmaması ; sahada bir dönem Avrupanın en önde gelen ekiplerinden biri olmasına rağmen son yıllarda esamesi dahi okunmayan Kiev ekibi karşısında rakibe mahkum bir futbol oynamasına neden oldu.Keşke sahada 2-3 Queresma daha olsaydı demeden geçemiyeceğim. Portekizli üretkenlik ve gol bulabilme adına sahada elinden gelen herşeyi yaptı.

Dünü artık unutmak gerek...Zira Futbolda dün diye bir şey yok. Bugünü ve daha önemlisi yarını kazanmak için Beşiktaş'ın rövanşı iple çekmesi lazım.Çünkü zor da olsa İnanırlarsa kazanabilirler. Taraftarının herşeye rağmen desteği ,sevgisi ve 2 takım arasında ki sıklet farkı belkide en çok güvenecekleri güç olucak.