6 Mayıs 2012 Pazar

İşte Beşiktaş....

Beşiktaş basketbol takımı deyince ne hatırlarsanız ? Ahmet Fetgeri spor salonunun yaşlı ve yorgun tribünlerinde oturmuş olanlar Çağatay ‘ ı,turabi yi,Erman şahbazoğlunu, Cem’ i Kenneth Mcleary i hiç şüphesiz hatırlayacaklardır. Daha da eskilerin bu şanlı ve şerefli takımı izleyenler ise Erman ‘ ı, Hurşit’i, Battal ‘ı, Benjamin ‘ i hatırladığı gibi… Zaman zaman imkansızlıklar ve maddi sorunlarla da boğuşsa tarihi boyunca mücadele den korkmayan ve her defasında kazanmak için sahaya çıkan bir takım oldu Beşiktaş. Çoğu zaman birçok yıldız oyuncuyu da kadrosuna kattılar. İlinois mezunu Shelly Clark,Uconn mezunu Khalid El amin Yugoslav ekolünün en önemli yıldızlarından Ratko Varda, Portoriko basketbolunun en önemli yıldızlarından Larry Ayuso… Bu liste ye ise son dönemlerde elbette Nba liginin gelmiş geçmiş en iyi 10 oyun kurucusundan biri olan Allen Iverson ‘ ı sonrasında halen devam eden kariyerine sürekli yeni rekorlar ekleyen, taraftarımızın da çok sevdiği D-will ‘ i ve şimdide yine Portoriko milli takımının en önemli isimlerinden Carlos Arroyo ‘yu sayabiliriz. Beşiktaş son 2 senedir basketbol de sürekli aşama kaydetmekte. Bunu taraflı tarafsız herkes görüyor , konuşuyor. Aslında Uleb Cup ta çeyrek finale çıktığımız ve son anda Torino ‘da Galatasaray ‘ a kaybettiğimiz 2007 -2008 sezonunda bu yatırımların sinyalleri verilmişti. Takım o günden bu yana artarak performansını sürdürmekte. Son dönemde almış olduğu Euro Challenge kupası ile bu başarılar iyice taçlanmış oldu. İlk önce Ergin Ataman ile birlikte alınan Türkiye kupası sonrasında gelen Euro Challenge kupası tabi ki gözleri bu kez de lig şampiyonluğuna dikti. Bu takım gerçekten basketbol’u bilerek oynayan oyuncuların bir araya geldiği ve ekip olarak birbirlerini çok iyi tamamlayan bir takım. Carlos Arroyo takımın ön alanda lideri. Disiplinli ve sakin. Takım oyuncusu. Eksiği yok fazlası var. Çoğu zaman serhat akın ve Michael Hawkins ‘ in de desteğini alarak hem takımın transition game de çabuk rakip sahaya geçmesini sağlıyor hem de mensah bonsu ve dudley gibi içerde kalıplı iyi sıçrayan oyuncuları topla buluşturmakla işini yapıyor. Can Akın Banvit ve Telekom da edindiği tecrübeleri takım ile paylaşmakta. Marcelus Kemp dış atışları ile her takımı kalbura çevirebilir. Gününde oldu mu durdurulması mümkün değil. Barış Efes pilsen ve Antalya da yavaş yavaş iyi bir pivot olma yolunda adımlar atmıştı. Beşiktaş ‘ta sürekli kendisine katmakta. Mensah - Bonsu çok etkili. Nba ‘de kalsa idi şu an ligin en iyi defansif oyuncusu ödülünü alan Tyson Chandler ‘ ın elindeki ödüle bile ortak olabilirdi. Muazzam bir sıçraması var. Profosyonel lig kariyerinde pek çok takım dolaşsa da ,İspanyol takımlarının çoğuna sezon ortasında can simidi olarak gelse de artık 29 yaşında hem kariyerini hem rüştünü ispat etmiş durumda. Çember altı oyunlarına her zamankinden daha fazla ihtiyacı olan Beşiktaş takımının en büyük silahı. Ersin Dağlı ise İsrail ve Türkiye liginde gittikçe olgunlaşan bir oyuncu.Fazla sıçrama gücü olmasa da post -up yapmayı bilmesi, kalıbı ve gücü sayesinde ideal bir 4 numara.. İşte bu takım grup maçlarında önüne geleni devirerek Debrecen ‘ de ki final four ‘ un favori takımı olduğunu göstermişti. İlk gün Macar temsilcisi kendi sahasında oynamanın da avantajı ve Amerikalı oyuncularının skorer oyunu ile biraz zorlasa da bu inanmış yüreklerin karşısında hiç şansı yoktu. Maç genel anlamda karşılıklı basketler ve sürekli olarak skorun yer değiştirmesi ile devam etti.Marton bader ve Hristo nikolov ile sayı bulsalar da Mensah bonsu ‘nun klasikleşen double –double ‘ ı ve Zoran Erceg ‘ in skorer oyunu ile rahat kazandık. Rakip daha önce Saporta kupasında final oynamış fransanın chalon takımı idi. Fransızlar eski sömürgelerinden getirip basketbol öğrettikleri Afrikalı oyuncular ve ABD li oyuncular ile takımlarını bir hayli zenginleştirmişlerdi. Maçın ilk başlarında rakibi sürklase ettik ve hem fastbreklar hem de Bonsu ‘ nun içerden Erceg ‘ in dışardan atışları ile farkı açtık. Ancak Schilb, Jean baptiste ve çok iyi bir 3 sayı yüzdesine sahip olan lang ‘ i durduramayınca ve hücumda rakibin temposuna teslim olunca fark bir anda kapandı.İşte bu anlarda sahneye mensah bonsu çıktı.2 kişilik oynadı ve çember altını tek başına kararttı. Bonsu ‘ nun içerde kolunu kaldırdığı her pozisyonda içeri giren Fransız takımının kısaları ya dışarıya topu vermeye ya da çembere zoraki atmaya çalıştı. Ve tekrar hem tempoyu hem de momentumu elimize geçirdik. Sonrasında Erceg ‘ in inanılmaz şutları ve Arroyo ‘ nun oyuna yön vermesi ile tarihimizde ki ilk Avrupa şampiyonluğuna ulaştık .Bonsu da tabiki hakettiği üzere Mvp ödülünü avuçlarının arasına aldı. Artık darısı lige diyorum. Bu kadro lig şampiyonluğunu da ele geçiricek güçte. Kabul etmek gerekir ki Sarıca ‘ nın istifası ile yıpranan Efes Ellias ile eski gücünde değil. Galatasaray ise ligi birinci sırada bitirmesine rağmen şampiyonluklara alışık bir takım değil.
Fenerbahçe ise antrenör , oyuncu ve taraftarı arasında yaşanan sorunlar nedeni ile şampiyonluk yolunda çok zorlanacak. Beşiktaş için , 3 kupa için arayıp ta bulamayacağı avantajlar bir adım ötesinde. Sadece yine inanmak lazım her zamanki gibi…

Tribünden hayata yansıyanlar...

Sosyal Medya kabul edilmeli ki yazılı basını çoğu noktada 2. plana attı. İnternet Medyası ile sürekli olarak çekişmede olduğu da kesin. Ancak burada gözden kaçmaması gereken nokta aynı anda yüzlerce haber ve yoruma sosyal medyada ulaşmak mümkün. Elbette bu reklamcılık alanında da reklamı yapılan ürünün aynı anda yüzlerce kişiye ulaşması ve dağılması demek… Bugün sadece sosyal medya kullanılarak popülerliğe ulaşmak mümkün. Geçmişte müzikaller, sinemalar, tiyatrolar, da bile edilmeyen popülerlik bir anda sosyal medya araçları ile gelebiliyor.
Hatta yakın zamanda sadece sosyal medya da reklamı yapılan sanat dalları göreceğimiz de kesin. Yalnız burada önemli olan nokta doğru bir anda ortaya çıkmak ve desteklenmek olmalı. Örneğin bugün binlerce hayranı bulunan bir sanatçı bile web sitesi ile uğraşmak yerine Twitter hesabı ile vakit geçirebiliyor. Avrupa”da en fazla sosyal medya ile haşır neşir olunan ülkelerden bir tanesi Türkiye. Şehir olarak bir sıralama yapılsa İstanbul’un ilk sırayı alacağı kesin gibi. Ancak çoğu zaman bazı konuları sosyal medyada konuşmayı ve sınıflandırmayı başaramıyoruz. Nasıl ki internet medyasında kategorize olarak sınıflandırılan internet siteleri artık rağbet görüyorsa sosyal medyada da paylaşımların ve tartışmaların bu noktada gelişmesi gerekmiyor mu ? Örneğin ülkemizdeki trafik kazaları, yol durumları, veya farklı noktaları daha fazla gündeme getirmenin ve önlemenin bir yolu olamaz mı bu tür mecralar ? Eğlenmek kadar öğrenmek de gerekli sanırım günümüzde..

25 Nisan 2012 Çarşamba

Küllerinden doğan bir takım... Fenerbahçe...

Fenerbahçe Galatasaray derbisi ile bu hafta sonunda lig’ in sıralaması iyice belli olacak. Galatasaray ‘ ın harcamış olduğu transfer bütçesi, almış olduğu oyuncular ve harcamış oldukları mesai ile ilk 3 sırada yer alacağı zaten belli idi. Ancak bu sene hiç tartışmasız gündemden düşmeyen ,düşürülmeyen ender takımlardan Fenerbahçe ‘nin performansı pek çok futbol severi şaşırttı. Tabi bunda hiç tartışmasız Fenerbahçe taraftarının takımı ile bütünleşmesi ve onu bu zorlu dönemde hiç yalnız bırakmaması kilit rol oynadı. Bu birliktelik gerçekten her türlü takdire de şayan. Niang ‘ın gidişi ile Fenerbahçe forveti yara alır dediler, Almadı. Lugano ‘nun yokluğunda defans hattı zorlanır dediler. Eksikliği hissedildi ama o da unutuldu. Bilica’nın takım için yaratmış olduğu şanssız durumlar bile gündemden düştü . Andre Santos ve Emenike ‘nin gidişleri bile mazide kaldı. Fenerbahçe her dönem kendi kahramanlarını yaratmayı öğrendi. Bir dönem Stoch ‘un yükselen form grafiğinin peşinde takım olarak toplandılar. Şimdi de ; Baroni ve Moussa Sow ‘un yaratıcılığı ile sonuca ulaşacak futbol olgunluğunu gösteriyorlar. Hiç kuşkusuz bu çıkışın ve güzel futbolun yaratıcıları İstikrar sürerken alınan Samsunspor mağlubiyeti gibi maçlara çok ta fazla takılmadan her maç sahaya farklı bir oyun anlayışı ile çıkmak olmalı. Zaten bu takım iç saha maçlarında neredeyse hiç kaybetmiyor. Deplasmanlarda ise zaman zaman zorlandığı gerçeğini de görmek gerek. Son Trabzonspor maçı Avni Aker de oynanan ve berabere biten maç gibi pek çok benzer kareye sahne oldu. Ancak bu defe Fenerbahçe hem savunma da daha dikkatli hem de cılız Trabzonspor orta sahasını daha fazla kontrol eder nitelikte futbol oynadı. Yine Alex ‘ in üzerine oynadı Mehmet topuz. Caner ve Gökhan gönül hücuma çıkışlarda çoğu kez forvet adamlarının arkasında sürpriz gol vuruşları aradı. Burada kendilerine bir serbestlik tanındığı aşikar… Yenilen 2 .ci Fenerbahçe golünde Colman ‘ a yapılan 3 kişilik presi ve sonrasında Trabzonspor defansının nasıl hazırlıksız yakalandığına bakın.
Bu gol maçın özeti idi aslında. Fenerbahçe bu maçı daha çok istedi, daha çok koştu ve kadro olarak kalitesinin karşılığını aldı. Fenerbahçe her açıdan Trabzonspor ‘ u sürklase etti. Galatasaray karşısında da şansları hiç olmadığı kadar fazla. Çünkü bu zor dönemecin kendine güven açısından en rahat maçlarından birini oynayacaklar.

Sosyal Medya bir nehir gibi..

Artık bütün gündemi Twitter ve Facebook üzerinden takip ediyoruz. Hiç kuşkusuz Zuckerberg bile Facebook’ u kurarken paylaşımların bu kadar artacağını ve insanların bu kadar konuşacak şeyi olduğunu beklemiyordu. Amaç belli idi. Yeni insanları kendi sosyal iletişim ağlarına çekmek ve kendi komünitesini oluşturmak. Ancak zamanla facebook ve twitter büyük birer reklam mecrasına dönüştü. Kimi reklam yapan firmalar bu rüzgarı hissetti ve önlemini erkenden alıp yola koyuldu. Kimisi ise halen ne yapacağının farkında değil. Bu şuna benzer biliyor musunuz .. Araba firmalarının bir çok galerileri vardır. Her yerde görebilirsiniz. Ancak araba ile ilgilenmiyorsanız size gezmesi cazip gelmez. Oysaki çok ta benimsemediğim bir yöntem olsa da sokakta arabanızı sergiler ve insanlara küçük hediyeler verirseniz yeni müşterilere ulaşmanız da daha olasıdır. Yakın bir gelecekte herkesin çok daha fazla söyleyecek sözü olacak. Bu yüzden facebook ve twitter gibi platformları bir günlük gibi kullanacağımız zamanlar da yakındır. Çoğu insan o gün yaşadıklarını bu platformlara karakter sınırlamasına takılmadan aktarabilecek ve paylaşıcak. Hatta bu platformlarda şimdiden başlayan sivil toplum örgütlenmeleri ve insanların gerek kendi muhitlerinde ki insanlarla gerekse aynı zevkleri paylaştıkları insanlarla daha aktif bir iletişime geçecekleri de muhakkak.
Ve tabiki önümüzdeki 1 ,2 yıl içerisinde yeni mecralar da türetilecek. Yalnız kolay arayüzleri olan ve kullanım rahatlığı sağlayan platformlar tutunacak. Örneğin yeni çıkan pinterest ‘ in tutulma olasılığı son derece zayıf özellikle ülkemizde. Biz samimiyeti seviyoruz. Bu reklamda da alışverişte de sosyal medya dada böyle. Bu yüzden sanatçılar ve sporcular çoğu zaman takipçilerine birinci ağızdan mesaj vermeyi tercih ediyorlar. Yakın bir gelecekte ise bu tip platformların özellikle daha fazla para kazandıracağı da aşikar…Neden takip edilen biri iseniz sayfanıza reklam almayasanız.? Sosyal medya bir nehir gibi… Bazen akacağı yeri bulamasa da bir şekilde kendi mecrasını yaratıyor. https://twitter.com/#!/oguzakdeniz http://zoomlabakalim.blogspot.com/

13 Nisan 2012 Cuma

Futbolumuzun Ziyaretçileri

Türkiye ligine şimdiye kadar pek çok yabancı antrenör geldi, gitti . Bazılarını çok sevdik, bizlerden biri gibi benimsedik, bazılarına ise bir türlü kanımız ısınmadı. Başta Alman ve Yugoslav olmak üzere bir çok milletten çalıştırıcılar kariyerinin ya sonlarında ya da başlarında ülkemizi tercih ettiler.

Elbette kariyerinin en verimli günlerinde Türkiye ye gelip takım çalıştıranlar da oldu. Jupp Derwall ‘ in Mustafa Denizli ‘yi yetiştirmesi ve ülke futboluna armağan etmesi, Galatasaray’ın Derwall döneminde önemli bir futbol vizyonu yakalaması, sonrasında ise öğrencisi Denizli ile Şampiyon kulüpler kupasında yakaladığı yarı final gibi örnekler çok çok az..

Ancak Alman ekolü sarı kırmızılı takımda Karl Heinz Feldkamp,Rainer Hollman,Michael skibbe ile birlikte devam etti. Feldkamp döneminde yaşanan başarılı sonuçlar diğer anterenörler zamanında maalesef tutmadı. Fenerbahçe ise Veselinoviç dönemi ve sonrasında pek çok anterenör değiştirsede Carlos Alberto Perreira döneminde aldığı sonuçları ardından gelen Sebastiao Lazaroni döneminde elde edemedi.

Öyleyse Antrenörlerin ekolünden çok sahip oldukları futbol mentalitesi ve kültürleri çok büyük önem arzediyor. Bugün Carvalhal gittiğinde biraz bunları düşündüm. Deneyimli olduğu kadar hedefleri olan, takımına ve taraftarlarına bağlı, sempatik ve içten bir antrenördü Carvalhal. Beşiktaş ta kaldığı dönem de bir anda tesadüfler sonucu takımın başına geçsede bu takımda daha çok kalmayı mutlaka hakkediyordu. Tıpkı Fenerbahçe de zamanında Holger Osiec ve Guus Hiddink ‘ in daha çok kalmayı hak etmesi gibi.

Oysaki biz Werner Lorant,Hans Peter Briegel, Nevio Scala , Frank Rijkaard , Louis Aragones gibi teknik direktörlere dünyanın şansını vermiş bir futbol ülkesiyiz. Tabiki bu antrenörlerin içerisinde Rijkaard ,Aragones gibi kariyerli isimler de olsa almış oldukları sonuçlar açısından ortak yanları bir hayli fazla.

Çoğu bulunduğu ülkenin futbol dünyasına uyum sağlamada tam randıman verememiş isimler. Oysaki Daum, Gordon Milne, Mircea Lucescu gibi antrenörler hem ülkemize hem de ligimize tamamen alışmış ve katkı sağlamayı başarmış antrenörler olarak tarihe geçti.

Bu yüzden antrenör seçerken sadece kariyer ya da tecrübesi pek te önem arz etmemeli. En önemli nokta futbolumuzun dinamiklerine sağlayacağı uyum ve başarı hedefleri olmalı.

5 Nisan 2012 Perşembe

FENERBAHÇE'NİN ŞANSI...

Bir Trabzonspor Fenerbahçe maçı geride kaldı. Aslında her iki takımda da genel anlamda bir form düşüklüğü vardı . Puanlarının birbirlerine çok yakın olması dışında son yıllarda yolları da oldukça kesişti bu iki takımın. Fenerbahçe Trabzonspor a göre maça daha istekli başladı diyebiliriz. Trabzonspor İnter galibiyeti dışında bu sene hem şampiyonlar liginde hem de lig de istediği sonuçları alamadı. Kimse kendini kandırmasın. Yapılan yatırımlar,alınan bir sürü yabancı futbolcu Trabzonspor un en azından gruptan çıkmasını sağlamalıydı. Dolayısıyla alınan puanlar sadece teselli ikramiyesi oldu.

Trabzonspor da bir takım şeylerin değişmesi gerekli. Orta saha da Alanzinho ,Colman ikilisinin zaman zaman aksasa da çalışkanlığına diyecek bir laf yok. Ancak defansta Chech ve Giray ikilisi istenilen uyumu bir türlü sergileyemiyor . Chech’ in tecrübesi takım için yeterli olsa da henüz ortaya koyduğu oyun yeterli değil. Fenerbahçe yine Alex ‘in çabaları zaman zaman Ziegler’ in sol kanattan derinlemesine sivrilişleri zaman zaman da Mehmet topuz ‘ un doldur boşaltları ile tehlikeler yarattı.



Trabzonspor da mutlaka sağlam bir iki yabancı transferi şart gözüküyor. Paolo Henrique bu sene tam anlamıyla hayal kırıklığı oldu. Zaten Belçika da performans yapan yabancı futbolcuları almadan önce iki kez düşüneceksin . Fenerbahçe ‘ nin gol ayağı Sow ile aralarında dağlar kadar kalite farkı var.

Trabzonspor ne zamanki orta saha da topa basmayı ve volkan şen ‘ i kaçırmayı akıl etti ,güzel pozisyonlar yakaladı. Ben Burak ‘ ın çok daha iyi yerlere geleceğine eminim. Attığı gol beceri kadar ustalık kokuyor. Kesinlikle şans işi değil. Sonuçta her iki takımın birbirini çok fazla sıkmadığı bir maç izledik. Maçın en formsuzu ise tartışmasız maçın hakemi idi. Ofsayt pozisyonuna hiç girmeden ikili mücadeleler de verdiği kararların bazıları fazlası ile değişikti.

Beşiktaş tan ise bir Carvalhal geçti. Ne kadar profesyonel, takımını sahiplenen, mütevazi ve futbolu yaşayan bir antrenördü Carvalhal. Onun döneminde özelikle kendisinin de ayırdığı gibi Avrupa kupalarında braga maçının sonuna kadar takım gerçekten çok başarılı oldu. Madrid takımı büyük lokma idi .

Ancak onun şanssızlığı takım içindeki kendi vatandaşlarının ona olan tavırları yüzünden oldu. Portekizli , Portekizli ye bunu yapar mı diyeceksiniz ? Yaptı. Ben onun mutlaka bir gün Beşiktaş a döneceğini düşünüyorum. Zaten gidişi de zamansız oldu. Kalsa idi seneye çok daha farklı bir Beşiktaş izleyebilirdik…

http://zoomlabakalim.blogspot.com/
https://twitter.com/#!/oguzakdeniz

3 Nisan 2012 Salı

Blogger Modası

Son günlerde moda halinde yayılıyor. Firmalar kendi ürün sattıkları alanlarda paylaşım yapan blogger ları tanıtım etkinliklerinde bir araya getiriyorlar. Elbette günümüzde bloglara verilen önemin artması ve blog dünyasının gittikçe daha özgün bir hal alması bunda etken…
İnsanların fikirlerini özgürce ifade ettikleri, soru sordukları, paylaşım yaptıkları sitelerin de birbirini ardına açılması blogların önemini bir kez daha arttırıyor. Çünkü bloglar da da her ne kadar böyle soru cevap tarzı bir felsefe güdülüyor olmasa da insanların yorumları ile konuya farklı açılar katması olası…
Geçtiğimiz günlerde yapılan bir araştırmada twitter gibi mikro blogların reklam dünyasında öneminin ne kadar az anlaşıldığını ortaya koydu. Hakikaten eğer bir twitter hesabınız varsa takipçisi olmanız için bir firmadan yada kuruluştan özel mesaj almanız gibi bir durum sözkonusu bile değil. Aynı zamanda o firmaların ya da sayfaların özel bir kampanyası yoksa sayfaya doğru çekilmeniz de zor.
Bu yüzden twitter gibi sadece 140 karaktere sığdırılan mesajların dolaştığı ve kişileri etkileme gücü yüksek olan platformlara sadece yaptıklarınızın karşılığını alıyorsunuz. Bu yüzden aslında bu tarz paylaşım alanlarının daha etkili kullanılması da şart.

Bunu başarabilen Türkiye de çok az firma var. Bu yüzden az önce bahsettiğim soru cevap tarzı platform sitelerinin de bir şekilde firmalar tarafından bu işin içine çekilmesi ve ürünleri hakkında anlık feed backler alınması açısından önemli.
Hayat ve sosyal medya her geçen gün yeni anlayışlar ortaya koyuyor. Eğer atacağınız adımlardan birinde tereddüt yaşarsanız geri kalmanız olası…

Bizden söylemesi…





http://zoomlabakalim.blogspot.com/

https://twitter.com/#!/oguzakdeniz