26 Şubat 2012 Pazar

Ece Sükan Benim Bloguma Yakışan Sony VAIO'yu Seçti... Sıra Sende!

Sony, en renkli VAIO serisi için Ece Sükan'la güzel bir işe imza attı. Ünlü moda ikonu Ece Sükan, benim bloguma yakışacak olan rengi belirledi. Blogları tek tek inceleyen Ece Sükan içerik, tasarım ve duruşa göre 6 farklı rengi olan Sony VAIO içinden bana kırmızı VAIO'yu seçti.

Ayrıca Facebook üzerinde yapılmış özel bir aplikasyonla Ece Sükan profil fotoğraflarını inceliyor ve sana yakışan Sony VAIO'yu belirliyor. Sen de fotoğrafa tıklayarak Facebook üzerinden VAIO kazanma şansı yakalayabilirsin…

Bir bumads advertorial içeriğidir.


sony-vaio

24 Şubat 2012 Cuma

Beşiktaş'ta güzel futbolun resmi..

Beşiktaş ‘ın oynamış olduğu oyun içerisinde kilit oyuncularının önemi bir kez daha anlaşıldı. Her takımın kuşkusuz sahaya çıkan kadrosu, oyun düzeninin kusursuz bir biçimde iyi işlemesi için esas teşkil eder. Ancak bu Beşiktaş ta biraz daha fazla.

Belki takım Fenerbahçe maçında rakip kaleye istediği kadar gidemese de oyun içinde ve orta sahada devamlılık ve dayanıklılık açısından pek te kötü değildi . Ancak gol yollarında forvetleri buluşturma konusunda etkisiz kaldıkları da gözlerden kaçmadı. Bu takımda Holosko ‘nun yüzde yüz formasını geri alması şart. Hızlı, kurnaz ve rakip forvetleri peşine takıp sürükleyecek kadar oyun zekası olan bir forvete devamlı forma vermeniz gerekir. Maalesef Holosko istediği şartları bir türlü bulamamakta…

Bu da ister istemez oyun kalitesine yansıyor. Fenerbahçe maçında sürpriz kontratak girişimleri bile orta sahadan verimli bir biçimde başlamadığı için eriyip gitti.

Carvalhal ‘in Fernandes ve Simao ‘nun oyun içindeki misyonunu paylaştırması gerekli. Kanatlar da Veli ‘nin oyuna katkısı ve ısınması şart . Ancak orta saha da oyunu rahatlatıcak,geniş alanlara yönlendirecek bir yerli oyuncunun olması özellikle Quaresma nın yokluğunda çok iyi olurdu. Bu anlamda Gaziantespor dan Trabzonspor a geçen Olcan Adın keşke alınabilseydi demeden geçemeyeceğim. Bu çocuğun geleceği çok parlak. Çünkü sürekli kendisine katabiliyor.

Braga maçında ideal on bir’ e yakın bir kadro düzeni ortaya konunca güzel sonuç ta kendiliğindn geldi. Zaten Sivok ‘un her zaman böyle gol araması gerektiğini söylemiştik. Braga maçında takım çok önemli bir deplasman galibiyeti aldı. Ancak yine de bu galibiyet Beşiktaş ‘ın istenilen futbolu oynayabilmesi için bir tarih vermiyor. Carvalhal iyi bir antrenör ve taktisyen. Takımın daha istikrarlı oynaması için bir şeyler yapmalı.

Çünkü Galatasaray daha öncede anlattığımız gibi eski Galatasaray değil…

fenerbahce maglubiyetleri unutturdu

Fenerbahçe mağlubiyetleri unutturdu..

08 Şubat 2012

Son derbi maçında Fenerbahçe ‘nin Beşiktaş karşısında daha istekli, sabırlı ve baskılı oynadığını gördük. Elbette sonuç ta daha iyi hazırlanan takıma örtüşen bir şekilde cereyan etti. Alex ‘in mücadelesi orta saha da form grafiği gitgide artan Stoch ‘un driplingleri ve oyun zekası ile birleşince Fenerbahçe forvetleri Beşiktaş defansını zorlamaya başladı. Beşiktaş ‘ta eksiklerin çok olması, deplasmanda oynamaları gibi mazeretlere sığınmayalım. Bu takım Saraçoğlunda daha iyisini yapabilirdi. Yapmalıydı da… Öncelikle Beşiktaş ideal forvetini bulmalı. Denize düşen yılana sarılır misali her forvet yokluğunda Holosko’yu sahaya sürmekten vazgeçmeli.


Bir oyuncunun başarısı sahada oynadığı süre ile doğru orantılı olarak artar. Geçen sene Holosko ‘nun belediye de attığı kritik goller hep bu düşüncenin meyveleriydi. Ayrıca sakatlıktan yeni kurtulan Ersan gülüm ‘ü de farklı maçlarda ısındırmak lazım değil mi .? Beşiktaş ‘ın kadrosu belki de sahaya çıkabilecek en iyi kadrolardan biriydi. Ancak en iyisi değildi. Fenerbahçe ise risk alarak Moussa Sow ‘u kullanmayı düşündü.


Beşiktaş rakibinin bu dezavantajından bile faydalanamadı. Fenerbahçe defansın ın ortasına atılan hızlı hücumlarda sürekli olarak gedikler verdiğini, geriye koşmakta zorlandığını sürekli görüyoruz. Fernandes gibi buraları karıştırabilecek bir oyuncunun olmaması da Beşiktaş ‘ın şanssızlığı idi. Ancak Beşiktaş ‘ın mutlaka her maçta rakibe göre oyun dizilişi ve kadro yapısı ile çıkması lazım. Keşke herşey Carvalhal ‘in maç sonrasında ağzından çıkanlar gibi olsaydı. Fenerbahçe işine yarayacak mühim bir 3 puan aldı. Kocaman ‘ın öğrencileri bu galibiyetle mağlubiyetleri de unutturdular.

Bu yıl Galatasaray ' dan gördüklerimiz

Bu Yıl Galatasaray'dan gördüklerimiz..

17 Ocak 2012

Galatasaray artık istediği oyunu sahaya yansıtıyor diyebiliriz. Muslera başta olmak üze takımı oluşturan tüm parçalar yavaş yavaş yardımlaşmayı öğrendiler.Takım olabilmenin sorumluluklarını sahada uygulamaya başlayınca Galatasaray ‘ın oyun felsefesi de sahayı kullanmaya başladı.

Bir kere Muslera ‘nın ne kadar iyi transfer olduğunu sonunda herkes anlamıştır diye düşünüyorum.Bu kaleci her şeyden önce çok iyi niyetli,zamanlaması mükemmele yakın ve herşeyden önemlisi doğru zamanda doğru hamleler yapmaya başladı.Defansta Ujfalusi bu bölgeye adeta ilaç oldu.Çek savunmacı’nın zaten kariyerinde nasıl bir oyun yapısı olduğunu çoğu zaman gözlemlemiştik.Gelen transferlerin takıma uyum sorunu da aşılınca Galatasaray kanatları hem daha isabetli kullanmaya hem de ceza sahası içinde gollük pozisyonlara daha kolay ulaşma şansı yakaladı.

Takım çok koşuyor,mücadele gücü yüksek ve dayanıklılığı fazla… İlerde Elmander durdurulması çok zor bir oyuncu.Keza Baros ta ona tekniği ile eşlik edince durdurulması zor adam sayısı 1 den 2 ye çıkmakta…

Karabükspor maçında gördük ki rakip zayıf ta olsa oyun disiplinlerinden taviz vermiyorlar.Orta sahada Emre çolak gibi genç oyuncuları kullanılması ileri görüşlülüğün bir göstergesi…

Karabükspor geçen sene ki kadrosunu mumla arayacak.Neden bu tür takımlar istikrarlı bir biçimde kadrolarını koruma gayreti içerisine girmezler…anlamak zor.

Galatasaray sağlam defans yapısı ve geriden soğukkanlılıkla oyunu okuma ve kurma gayreti olduğu sürece kolay kolay hata yapacağa da benzemiyor.Sonuç olarak şu belli oldu ki bu sene ligin en favori ekiplerinden birisi ile karşı karşıyayız…

https://twitter.com/#!/oguzakdeniz

http://zoomlabakalim.blogspot.com/

28 Ocak 2012 Cumartesi

Voleybolumuza yakından bakalım..

Ülke Sporumuz Son günlerde bir çok branşta aldığı önemli dereceler ile adından söz ettiriyor. Özellikle Voleybol 'da son olarak Güneş Sigorta ve Fenerbahçe'nin aldığı sonuçlar ile gurur duyduk. Ancak başarı uzun zamandır geleceğinin sinyallerini çoktan vermişti. Hem Milli takımlarımızın hem de klüp takımlarımızın yapmış olduğu aşama ; doğru yönetim biçimleri, doğru yabancı oyuncu ve hoca seçimleri ile birleşince senelerdir arzu ettiğimiz yere bir anda çıkıverdik.

Voleybol da İtalyan takımlarının kupalara ambargosunu kırmak uzun yıllar aldı. Üstelik İtalyan takımlarının yanına bir de son yıllarda yaptığı yatırımlar ile büyük hedefler peşinde koşan Rus ve Fransız takımları da eklenmişti. Sonuç ortada...

Oysa ki hem Futbolumuz da hem de basketbolumuzda son yıllarda büyük bir duraklama devri yaşanıyor. 2000 yılında Fatih Terim'in çalıştırıcılığında Galatasaray'ın yakalamış olduğu başarıdan sonra diğer kulüplerimizin elde ettiği önemli bir başarı yok. Elbette ki Fenerbahçe 'nin Şampiyonlar ligindeki başarısını unutmuyoruz. Ancak sizce bu yeterli mi ? Neden ülkemize büyük umutlar ile geldikten sonra, forma şansı bulamayan yabancı oyuncular ülkemizden ayrıldıktan sonra başarıları ile gündeme geliyorlar ?

Ya da neden Uzun süreli sözleşmeler ile kulüplerin sahadaki tüm sorumluluğunu alan Antrenörler futbolun için de her zaman var olan yenilgilerden sonra en ufak bir başarısızlıkta ülkemizden ayrılıyorlar...?

Sezon ortasında devraldığı bir takımla bile o sezonu tamamlamayan antrenörleri de görmeye başladık. Türkiye liginde elbetteki futbolun seviyesi her geçen gün gelişiyor. Anadolu takımları modern tesisleri, taraftar ve yerel medya desteği, getirmiş oldukları yabancı oyuncuların kalitesi ile her geçen gün aşama kaydediyorlar.

Geçtiğimiz sene bu anlamda Bursaspor 'un şampiyonluk kupasını kaldırması bu takımların hakikaten hem vizyonunu geliştirdi hem de önlerini açtı. Ancak 3 büyük klübümüz de maalesef aynı gelişmeyi göremiyoruz.. 4. büyük olarak adlandırdığımız Trabzonspor ise Şenol Güneş ile anlaşarak ve antrenörünü her fırsatta destekleyerek belki de son yılların en doğru işini en doğru zamanlama ile yaptı.

Peki ya Basketbol da durum farklı mı ? Aydın Örs zamanında başarıdan başarıya koşan ve Türkiye ligini çoğu zaman yenilgisiz tamamlayan Efes pilsen artık hem lig de hem Avrupa da istediği sonuçları alamıyor. Takımda bir yerli oyuncu iskeleti maalesef kalmadı. Avrupa'dan getirilen ve sadece günü kurtarmak adına takıma adapte edilen yabancı oyuncular yerli oyuncuların da önünü kesti.

David Blatt döneminde biz bu takımın sahaya tamamen yabancı bir beş ile çıktığını görmedik mi ? Şu soruyu sormak gerek. Son dünya şampiyonasında aldığımız 2. lik bizim Milli takımlar düzeyinde gerçek yerimizi belli ediyor mu ? Milli takım elbette ki küçümsenmeyecek bir başarıya imza attı.

Ancak saha ve seyirci desteğini bu kadar iyi kullanmasaydık yerimiz acaba ne olurdu ? Ve diğer takımlarımızın Avrupa kupalarında aldığı sonuçlar üç aşağı beş yukarı hemen hemen aynı. Burada belki sadece Karşıyaka takımını biraz öne çıkarmak lazım. İzmir 'in köklü klübü hakikaten yüksek bütçeli takımlar arasında elde etmiş olduğu çeyrek final ile önemli bir başarı elde etti. Dört yabancı ile oynamaları elbette ki kullandıkları bir hak. Ancak Birkan, Furkan gibi genç oyunculara hak ettikleri süreleri vermelerini asla ihmal etmediler.

Ve oynatmış oldukları yabancı oyuncuların bir çoğu ile geçen sene de beraberdiler. Demek ki istikrar yeri gelince başarıyı da beraberinde getiriyor. Son yıllarda Efes pilsen' e gelen yabancı oyuncu ve antrenör sayılarını hesaplarsak istikrar kavramının önemini bir kez daha hatırlarız.

Artık hem Futbolumuz da hem de Basketbolumuz de bu yaşadığımız duraklama döneminden sıyrılmamız gerekli. Yarın Milli takım önemli bir maça çıkacak. Bu maçta Milli takım kadrosunda pek çok genç sporcu yer almakta. Belki de bu kadro uzun zamandır Avrupa da forma giyen genç gurbetçilerinde çağrılması ile gelecek yılların milli takım kadrosunun oluşturulması için bir fırsat olacak.

Avusturya eski gücünde değil. Bir zamanların futbol ülkesinde ne Herzog gibi bitirici bir forvet ne de Polster gibi sprintleri kuvvetli bir oyuncu var. Ancak onlar da geleceğin Milli takımını yaratmak istiyorlar. Bu yüzden kadroları genç isimler ile dolu. Genç ve yetenekli isimler. Bu isimler den Marc Janko 'ya ise dikkat demek istiyorum. Her zaman için maç öncesinde favori bellidir. Ancak rakibine saygı duyarsan sahada kazanırsın. Umuyoruz istediğimiz galibiyeti alırız.

Şampiyonluk Şarkıları...

Şampiyonluk şarkıları...



Son günlerde Türkiye ligine yakından baktığımız zaman Galatasaray‘ın her anlamda kendini yenilediğine ve yeni sezona güçlü bir başlangıç yapmak üzere olduğunu görüyoruz. Doğrusunu isterseniz antrenör faktörü yine kendini belli ettiriyor. Yeni gelen transferlerin hepsi önemli isimler. Muslera uzun yıllardır Galatasaray‘ın arayıpta bulamadığı bir kaleci. Hemen onun yetenekleri üzerinden oynadığı bir iki maça bakarak değerlendirme yapmak yanlış. İlerleyen günler de çok daha iyi olacaktır. Keza Keita transferinin gerçekleşmemesine rağmen Elmander, Ujfalusi, ve Eboue gibi alınan yabancılar da takımın eksiklik duyduğu bölgeler de alınan iyi niyetli ve yetenekli isimler.



Belki Culio‘nun takımda kalması, en azından şans tanınması gerekirdi. Ancak yine de gelen yabancıların kalitesi ümit veriyor. Ancak daha önceki yıllar da alınan Leo Franco başta olmak üzere İnsua, Zapata gibi oyuncuların neden alındığını anlayabilmek bir hayli güç. Görünen o ki Olimpiakos mağlubiyetine rağmen Galatasaray kendinden emin ve dikkatli bir futbol oynuyor. Ligin diğer takımları da aslında Bursaspor veya benzeri bir iki takım hariç lige hazır veya hazıra yakın…

Fenerbahçe güç bir hazırlık dönemi geçirmesine rağmen futbolcularının birlik ve beraberliği ile iyi hazırlanıyor. Takıma katılan veya alınan oyuncuların demeçlerine bakıldığında bu hissi alabiliyorsunuz. Doğrusunu isterseniz 1-2 takviye ve isabetli yabancı oyuncu seçimleri ile daha da güçlenebilirler. Üstelik Guiza‘nın ayrılması ve Emenike‘den daha iyi bir forvetin alınması ihtimali de Fenerbahçe‘nin elini kuvvetlendiriyor. Yeni transferleri bekliyoruz.

Aslında Aragones ve sonrasında yaşananları insanın tekrar hatırlayası geliyor. Keşke ünvanına göre değil, ülke futboluna uyumu ve gelecekte nasıl bir Fenerbahçe yaratacağı gibi kıstaslar üzerinden bir antrenör getirilseydi diyor geçmiş süreçler. Ancak şu an Aykut Kocaman ile iyi hazırlandıkları ve Almanya kampının takıma yaradığı bir gerçek.

Beşiktaş ise yeni antrenörüne çabuk alıştı. Doğrusu hem sempatik hem de riskleri ve rakipleri çok iyi değerlendirmeyi becerebilen bir antrenör Carvalhal… Onun gelişi ile birlikte sanki yabancı oyuncuların takıma adaptasyonu da üst noktalara ulaştı. Son Alania maçında gördük ki rakibinin zayıf noktalarına hücum edebilen bir Beşiktaş sahada vardı. Böyle olduğu müddetçe ve takımdan oyuncu eksilmezse seneye daha yaratıcı ve yapıcı bir Beşiktaş görebileceğiz…

14 Ocak 2012 Cumartesi

Beşiktaş gibi Futbol oynamak...

Kısa bir aradan sonra nihayet futbol sezonu yeniden başladı. İlk haftalarda görünen o ki sıralama kolay kolay değişmeyecek. Fenerbahçe Orduspor gibi zor bir deplasmanda bir puan kazandı yada 2 puan kaybetti. Aslında Fenerbahçe bu maçı kazanabilirdi. Ne de olsa Hector Cuper henüz Orduspor ‘un başına yeni geçmişti. Takımı tanıması için zaman gerekliydi. Ama Orduspor lu oyuncular başta Stancu ve Culio olmak üzere yeni hocalarının gözüne girmek için çok çalıştılar. Kanatlardan etkili bindirmeler ve orta sahadan direk Fenerbahçe kalesine etkili top sürmeler ile rakip defansı bir hayli yıprattılar. Fenerbahçe bu kez kolektif futbol oynamaktan uzaktı.


Sadece Dia ‘nın yaratıcılığı ile bir şeyler yapmaya çalıştılar. Bienvenue de ki düşüş ise hala sürmekte.Bu oyuncunun yeteneklerinin bu olmadığını biliyoruz.Bu sene ise asıl sevindirici gelişme büyük takımlar dışındaki ekiplerin gitgide daha profosyonelleştiği gerçeği.


Bu futbolumuz adına çok sevindirici. Bir de sessiz sedasız ilerleyen bir takım var. Henüz biraz arkalarda. Ama şu iyi bilinmeli ki Carlos Carvalhal bu senenin en flaş isimlerinden. Beşiktaş Quaresma nın yokluğunda bile doğru futbol oynamaya devam ediyor . Çok koşuyorlar. Takımda oyun disiplinin Guti ‘nin ayrılışından sonra hakikaten yerleşmiş. Veli kavlak formasına ısındı. Simao,Almeida gibi futbolcular eskisinden çok daha fazla koşuyorlar, çalışıyorlar .
Ve Mustafa Pektemek Gençlerbirliğinde ki çıkışını devam ettiriyor. Fırsatçı. Ceza sahası içinde müthiş bir gözlemci ve takipçi. Çelimsiz fiziğine rağmen çok iyi bir golcü olacak. Bu başarının altında yatan isim ise hiç şüphesiz Carvalhal.


Onun büyük bir isminin olmaması belki de şimdiye kadar onu medya nın gündemine yeteri kadar taşıyamadı. Ancak unutulmaması gereken bir şey var ki soğukkanlı duruşu,oyunu iyi okuması ,mütevaziliği ve sempatik tavırları ile Carvalhal önümüzdeki sene de Türkiye de kalmalı.
Çünkü onun Türk futboluna faydalı olmaya çalıştığını görmemek için Beşiktaş ‘ı hiç izlememiş olmak gerek…